Bir Kardeş Mavi / Şükrü Erbaş

Bahçesine dek gelen alevleri
Şehrayin sanan aptalın
Canı cehenneme,camlarında
Parçalanmış cesetler uçarken
Bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
Mutfakla yatak odası arasında
Çarşılarla gövdesi bencillik hırsı
Yılgınlıkla yenilgisi arasında
Dünyayı tüketenin canı cehenneme.

Orda dağlar bir mezarlık
Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
Orda evler oda oda kanarken
Burda yeşerenin canı cehenneme.

Ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin
Ey zulümle yükselen başarı
Ölü sayısına endeksli maaş;

Uzun masallar ardında mağrur
Boynunda ölüm çanıyla oturan güç
Senin de senin de canın cehenneme
Ey sultan hamit tuğralı korucu alayları
Kardeşi kardeşe kırdıran siyaset. . .

Bir gün elbet bir gün elbet
Örter üstünü bu ağır yanlışın
Sevgiyle, yalnızca sevgiyle işlenen
Bir dal incelik,bir simli gülüş
Bir kardeş mavi.”

Şükrü Erbaş

Karışık !..

İstikbal Marşı

Bakma, dönmez şafak vakti yurttan kaçan o alçak!
Dönmeyip Amerika’da, arlanmaksızın yaşayacak!.
O benim milletimin hırsızıdır, yurdu soyacak,
Hortumladıkları benimdir, milletimindir ancak!

Çalma, kurban olayım hepsini ey hırslı çakal!
Gariban halkıma da bir pul bırakacak kadar al!
Olmaz sana götürdüğün paralar sonra helal,
Hakkını vermezsen burdaki ortaklarının behemehal!

Ben ezelden beri aç yaşadım,aç yaşarım!
Hangi hükümet beni kurtaracakmış,şaşarım!
Kurumuş musluk gibiyim, ne akar ne taşarım!
Yırtsam da bir tarafımı, hiç görülmez başarım!

Mali krizler, yoluna örmüşse çelikten bir duvar,
Benim .ceğiz, .cağız diyen bir hükümetim var!
Bağırsın korkma, nasıl işimize burnunu sokar?
‘Avrupa Birliği’ denen tek dişi kalmış canavar!

Arkadaş, Meclis’e namusuyla çalışanları uğratma sakın!
İşe aldıracakların, olsun hep sana yakın!
Gelecektir, cezanı vereceği günler Hakkın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!

Yaktığın yerleri ‘orman’ diyerek geçme, tanı!
Çalışanı işten at, doldur kadroya yatanı!
Gözleri açık yatır seni kurtaran atanı,
Satılmadık o kaldı, durma satıver şu vatanı!

Sermaye mutlu olsun, olsa da çevre feda!
Semizlettin Apo’yu, mezarında dönsün Şüheda!
Uydurma kanunlarla Meclis’ten getirin seda!
On bin Yıllık tarihe, yurdum ederken veda!

Cümlenizin bu yurdu yok etmek mi emeli?
Yediğiniz herzelere başka ne demeli!
Oyuverin altını iyice sallansın temeli,
Yurdumun ki, sonunda vatandaş kükremeli!

O zaman durur belki gözümden akan yaşım,
O zaman doğrulur belim, yukarı kalkar başım,
O zaman boşa gitmez yıllar süren uğraşım!
Hesabını verip de gittiğiniz gün kardaşım.

Dalgalanın dolar gibi sizde şimdi ey suçlular!
Olsun artık soyguncuya vurulacak bir yular,
Ebediyen, öyle yok hesapsız bir iktidar!
Hakkıdır ‘garip yaşamış vatandaş’ın da gülmek,
Hakkıdır ezilmiş milletimin, aydınlık bir İstikbal!

***

Kadının Hası

Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum…
Sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burda…
Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
Kadınlar kadınlığı unutalı kaç yıl oldu ?
Solaryuma girmeye, çıplak gezmeye,
kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç yıl oldu?

Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma,
hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm.
O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra,
bir İspanyol kadınının ateşini ve
bir Türk köylü kızının tazeliğini..

Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda.
Kadının hası kızıl güle benzer.
Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.
Açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet.
Şımarıklığın da hakkını verir O.

Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de.
Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek.
Bu tebessümler sevgidir.
Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.

Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir.
İnsanların içinde kapris yapmaz, yoktan hır çıkarmaz;
ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi,
adabıyla, raconuyla istediğini alır. Yüz göz olmaz kadının hası.
Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki,
bin tümceye bedeldir bu bakmalar ve susmalar.
Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da.
Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Onun gözlerinden bir yaş döküldü mü sevdiği için,
aman korkun siz o zaman. O susmaya görsün.

Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur.
Kendine saygısı, güveni vardır.
Erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu dinlemeyi bilir.

Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.
Aptal olmaz gerçek bir kadın.
Bön bön bakmaz insanların suratına.
Dalgın bakışları da olsa, zihni uyanık olur.

Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu…arada bir pencereye yaslar
başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.

Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
İçmesini de bilir kadının hası.
Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı.
İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın.
Kibirli olmaz.
Kültürsüz olmaz.
Bomboş olmaz kafası.
Dünyanın, ülkenin tüm olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır.
Kişiliklidir.
Beceriklidir.
Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa,
boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez.
Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır.
Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.
Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.
Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen,
17. yüzyılın vebalı kadınları gibi sıska mankenlere benzemez.
Dalgalı saçları vardır kadının. Uzun boyludur, yapılıdır.
Her zaman sakin , sabırlı ve yumuşak olur, çok güzel kokar.
Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.
Kadına yaraşmaz donukluk, soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı iyi becerir; ama öyle her
yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz.
Havasında oldu mu, sadece sevdiğine oynar.

Kadın korunmayı çok sever, ama korunmaya muhtaç olmaz.
Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı, saf kadınlardan hoşlanmazlar.
Güçlü kadından çekinirler, ona önceleri yanaşamazlar.
Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir;
gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de.
Onu kıyamazsın üzmeye. Kalbinden kırılır kırıldı mı, sessiz.
Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi, mey gibi, ömür gibi olur.
Yaşamaya doyamazsın tekrarsız anları.

***

Kadın Dediğin

Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.
Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.
En seksi leydi olmayı da bilecek,hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.
Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek,
Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.

Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.
Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her
tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.
Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…

Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.
Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.
Salatasız oturmayacak yemeğe.

Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri yahut pahalı parfümlerin
sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.
Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.

Kadın dediğin güzel olacak…
Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…
Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.
Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek.
Namussuzluğunu , ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek ,başka sevgili edinmeyecek.

Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya…
Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir, olacak.
Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.
Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.
Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…

Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından,dırdırcılardan,
unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,
raf süslerinden,tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak.
Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.
Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.

En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…

Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.

Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…

Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.
Parayla pulla, kariyerle,kimin ne dediğiyle ,sınırlamayacak.
Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla…
Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana…

Öyle bir kadın işte…
Nerede oyle kadın yoktur deme…

Sende adam olacaksın seçmesini bileceksin!

***

Kim Kimi Sever ?..

Beyaz Karayı,
Sinek Yarayı,
Zengin Parayı,
Yemek Tuzu,
Rakı Buzu,
Maymun Muzu,
Ördek Kazı,
Güzel Nazı,
Aşık Sazı Sever.

Kuş Darıyı,
Çiçek Arıyı,
Erkek Karıyı,
Ana Çocuğu,
Çoban Gocuğu,
Yumurta Sucuğu,
Ocak Közü,
Kirpik Gözü,
Ozan Sözü Sever.

Garip Sılayı,
Yiğit Halayı,
Tencere Kalayı,
Davul Zurnayı,
Avcı Turnayı,
Deve Hurmayı,
Alın Kelini,
Cömert Elini,
Cimri Dilini sever.

Çöl Yağmuru,
Çizme Çamuru,
Oklava Hamuru,
Tembel Yatmayı,
Geveze Atmayı,
Pazarcı Satmayı,
Şişe Tıpayı,
Şarap Kupayı,
Eşek Sopayı Sever.

Ebe Bebeği,
Kahve Dibeği,
Çengi Göbeği,
Memur Masayı,
Ermiş Asayı,
Hakim Yasayı,
Haylaz Döveni,
Dalkavuk Öveni,
Hergele Söveni Sever.

Sarhoş Dostunu,
Ayı Postunu,
Yaşlı Bastonu,
Hatip Lafı,
Suçlu Affı,
Açıkgöz Safı,
Orman Çamı,
Kedi Damı,
İşçi Zammı Sever.

Mektup Pulu,
Zampara Dulu,
Tanrı Kulu Sever de..

Sen ?

***

Öksüz Şiirler…

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.

Demeyeceksin işte.

Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,

Senin onu sevdiğinden…

Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

Senin değillermiş gibi davranacaksın.

Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.

Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,

Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,

Güneşi, ayı, yıldızları…

Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

“O benim.” diyeceksin.

Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…

Mesela gökkuşağı senin olacak.

İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

Mesela turuncuya, ya da pembeye.

Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,

Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

***

Kadın Dediğin

Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.

Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.

Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.

Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.

Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.

Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.

Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.

En seksi leydi olmayı da bilecek,hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.

Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek,

Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.

Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.

Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her

tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.

Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…

Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.

Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.

Salatasız oturmayacak yemeğe.

Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri yahut pahalı parfümlerin

sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.

Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.

Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.

Kadın dediğin güzel olacak…

Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…

Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek.

Namussuzluğunu , ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek ,başka sevgili edinmeyecek.

Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya…

Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir, olacak.

Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.

Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.

Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…

Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından,dırdırcılardan,

unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,

raf süslerinden,tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak.

Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.

Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.

En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.

Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…

Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.

Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…

Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.

Parayla pulla, kariyerle,kimin ne dediğiyle ,sınırlamayacak.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla…

Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana…

Öyle bir kadın işte…

Nerede oyle kadın yoktur deme…

Sende adam olacaksın seçmesini bileceksin!

***

Erkek Dediğin

Erkek dediğin,

Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.

Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.

İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir. Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey…

Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisini katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.

Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek.

Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa… Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı…

Erkek dediğin seni koruyacak, kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.

Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.

Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

***

Seninle Olmanın En Güzel Yanı

“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki…

YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”

***

Anladım

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ”git” dediğimde anladım..

Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman

olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…

***

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

Kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma:

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,

Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!

İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Bebek ağladığı kadar bebektir

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin…

***

Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,

kartvizitinde ‘onca ayrılığın birinci dereceden failidir’ denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,

ya canım ellerini tutmak isterse…

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,

kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

***

Gitmek

Bu günlerde herkes gitmek istiyor

Küçük bir sahil kasabasina

Bir baska ülkeye, daglara, uzaklara…

Hayatindan memnun olan yok.

Kiminle konussam ayni sey…

Herseyi, herkesi birakip gitme istegi.

Öyle “yanina almak istedigi üç sey” falan yok.

Bir kendisi

Bu yeter zaten.

Herseyi, herkesi götürdün demektir..

Keske kendini birakip gidebilse insan.

Ama olmuyor.

Hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.

Yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.

Böyle gidiyoruz iste.

Bir yanimiz “kalk gidelim”,

öbür yanimiz “otur” diyor.

“Otur” diyen kazaniyor.

O yan kalabalik zira…

is, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,

Güvende olma dugusu…

En kötüsü aliskanlik

Aliskanligin verdigi rahatlik,

Monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.

Kaliyoruz…

Kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.

Evlenmeler…

Bir çocuk daha dogurmalar…

Borçlara girmeler…

isi büyütmeler…

Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.

Misal ben…

Kapidaki Rex’i birakip gidemiyorum.

Degil busehirden gitmek,

iki sokak öteye tasinamiyorum.

Alip götürsem gelmez ki…

Bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda

Herkes onu o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

“Sirtinda yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardir;

Evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin

Kendi imalatimiz küfeler.

Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.

Ölüm var zira.

Ölüme inat tutunmak lazim.

Barik ufak kaçislar yapabilsek.

Var tabi yapanlar, ama az

Sadece kaymak tabakasi

Hepmiz kaçabilsek…

Bütçe, zama, keyif… Denk olsa.

Gün içinde mesela…

Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün

Sabah 9, aksam 18

Sonra baska mecburiyetler

Sikisip kaldik.

Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli

Bu kadar agir olmamali.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karsiligi, bir ömür yani.

Ne saçma…

Bahar midir bizi bu hale getiren?

Galiba.

Ben her bahar asik olmam ama

Her bahar gitmek isterim.

Gittigim olmadi hiç.

Ama olsun… istemek de güzel.

***

Sağlık Olsun

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine

Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla
Ohhh şöyle bir hafifle

Bir güzel kahve ısmarla kendine
Seni mutlu eden sesi duymak için “Alo” de
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa
Çocuk görürsen yanağından makas al
Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
Sen çok darda iken kimler seni ferahlattı
Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil,
kucaklar gibi sor

Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak
Yüzünde güller açtıracak
Günün güzeldi değil mi?
Akşamın da güzel olsun
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illa ki kumaş örtü olsun
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil
Vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım

Hayat bu, daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

***

Tam Zamanında Yaşamak

Yemek de boş, içmek de,

Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini

Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu

Tam zamanında çevirmelisin

Düşmemek için.

Tam zamanında frene basmalı,

Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını

O üzüm gözlü çocuğun

Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,

Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna

En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken

Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin

Afyon’da Hasan Ağabey’ in evi yıkılınca başına

Evsiz kalınca çoluk çocuk

Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını

Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın

Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini

Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını

Seni gecenin üçünde arayıp da

Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna

Gerekiyorsa yumruk atmayı

Tam burnunun üstüne

Tiksinmeden pisliğinden,

Yukarı mahallenin sümüklü bebesi

Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın

Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin

Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın

Yola çıkacaksan ertesi gün

Ve arabayı kullanan sensen

Sana emanetse çoluk çocuk

Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi

Son kadeh bozacaksa seni

Ve üzeceksen birilerini

Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı

Tam zamanında şarkı söylemeli

Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa

Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip

Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.

Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,

Tam zamanında aşık olmalı

Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı

Belki de seni şampiyon yapacak

En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli

Tam zamanında ölmelisin

Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir

At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI…..

***

Bertolt Brecht Şiirleri

“Kardeşinizi boğazlıyorlar göz yumuyorsunuz.
Basıyor çığlığı da siz susuyorsunuz.
Aranızda dolaşıyor zorba,
Birini daha seçmek için.
Susarsak dokunamaz bize diyorsunuz.
Ne menem bir yerdir burası, ne biçim insanlarsınız siz.
Haksızlık yapılan şehirde ayaklanmalı insanlar.
Ayaklanma olmazsa batsın o şehir.
Karanlık basmadan yansın kül olsun.” Bertolt Brecht

“Bize öyle geliyor ki, karşı çıkmak en iyisi,
Ve en küçük bir sevinçten bile vazgeçmemek
Ve kovmak yeryüzünden acıyı yaratanları
Ve sonunda yaşanılır hale getirmek dünyayı.” Bertolt Brecht

“1yıl
Vatan millet hep palavra
Savaşlar da bahane
Bu düzende tek kural var
Artmalı hep sermaye…
Kapıların arkasında
Bölüşürler pazarı
Çıkarları çatışınca
Başlatırlar savaşı…
İtişirler didişirler
Sürdürürler kavgayı
En sonunda birleşirler
Yerler yoksul hakkını.”

*****

Irmakların suyu taşları sürükler

Bir gün silinip yok olur zorbalar

Alır büyüklerin yerini küçükler

Gece uzun da olsa güneş mutlak doğar

Tarihin çarkı bu dönmez geriye

Kanlı beylerin çabası boşuna

Kurtarmaz onları kanlı elleri

Büyük çark döner hep

Karşı koymak boşa!

Hazar (Bir Nehir ki Ömrüm) / Tuncay Akdoğan

”…sonra fark ettim ki
su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor
herşey yine ve aynı şekilde oluyor..
öyle bir yere geldim ki
sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış
üşümek ve sonra ısınmak gibi..
gitsem ayrılık olur, kalsam çöl..
gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama
anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum..
nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum..
anladım ki hasret yeni bir aşk’a kadar sürüyor..
sevdiklerim ve beni sevenler,
bağışlağın su akıyor ve ben gidiyorum… ”

Bir nehir ki ömrüm
Taşır bin yıllık kavgasını
Yurtsuz aşklarımın
Bir nehir ki ömrüm
Yüreğim baş eğmez bir haylaz
Bir nehir ki ömrüm..
Buzun ateşe değdiği zaman
Terin toprağa
Gülün yaprağa
Işığın suya değdiği zaman
Dudaklarım gözlerinde
Aşkı içeceğiz..
Bir mavzer buğusunda loy
Gözlerim kıyısında
Hazarın büyüsünde
Soğan kırıp zafere
Aşkı içeceğiz.

Hürriyet Kavgası / Nazım Hikmet

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.

            Beyazıt\'ta şehit düşen
            silkinip kalktı kabrinden,
            ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
            yıktı Şahmeran\'ın mağarasını.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır

Aldanma Cahilin Kuru Lafına / Aşık Veysel Şatıroğlu

Aldanma cahilin kuru lafına 
Kültürsüz insanın külü yalandır 
Hükmetse dünyanın her tarafına 
Arzusu hedefi yolu yalandır 

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz 
Gül dikende biter diken gül olmaz 
Diz diz eden her sineğin bal'olmaz 
Peteksiz arının balı yalandır 

İnsan bir deryadır ilimle mahir 
İlimsiz insanın şöhreti zahir 
Cahilden iyilik beklenmez ahir 
İşleği ameli hâli yalandır 

Cahil okur amma alim olamaz 
Kâmillik ilmini herkes bilemez 
Veysel bu sözlerin halka yaramaz 
Sonra sana derler deli yalandır

O Mahur Beste Çalar / Atilla İlhan

Attilâ İlhan’ın Deniz Gezmiş için yazdığı şiir:

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara

Atilla İlhan’ın bu güzel şiiri daha sonra bestelendi. Şiiri okurken ya da şarkı olarak dinlediğinizde adı geçen Müjgan hakkında ne biliyorsunuz? Büyük bir olasılıkla güzel bir kadın ismi olabilir mi? Olsa olsa unutulmaz bir aşkın yitirilen güzeli mi ? Bilemediniz.
İşte “Müjgan’la Ben Ağlarız” ve hüzünlü öyküsü” Atilla İlhan anlatıyor;

“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı ” 6 Mayıs 1972
Bir kadın ismi sanılan “Müjgan”eski dilde “kirpik” anlamına geliyor ve Şair’in “müjganla ağlaşmak”tan ne söylemek istediği orada çözülüyor; Atilla İlhan, 6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a ağlıyordu?

Bir Çift Güvercin Havalansa / Melih Cevdet Anday

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma

Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma

Hesaplar Benden / Melahat Çetinkaya

Usta bana iki yürek arası
Biraz sevda sarıver
Ama, içinde acı olmasın.
Sosunu da mutluluktan sürüver
Tadı damağımda kalsın.
Yanına bir şişe de şarap aç
İstemem çerez falan
Mezesi şiir olsun.

Aşk Cemal Süreya ’dan
Özgürlük Nazım ’dan olsun.
Savursun küfürleri Can Baba
Kötülerin gelmişine geçmişine..
Ataol Behramoğlu
“Ne çok hain var” desin bu ülkede.
Ve Orhan Veli,
İstanbul ’u anlatsın bize
Gözleri kapalı ..
Özdemir Asaf ’ı da unutma ha..
Anahtar onda.
Sonra kalırız dışarda.

Şükrü Erbaş’ı, Abbas Sayar’ı
Rıfat Ilgaz’ı ,Ahmet Arif ’i
Hele de
Hasan Hüseyin,
Olmazsa olmazıdır
Kavganın direnişin.
Sevdiğim bütün şairleri istiyorum
Bu gece.
İçelim birlikte şiirin şerefine
İşte o demde,
Değmeyin benim keyfime.
Ve en güzel şarkılar,
Eşlik etsin arka fondan
İçinde ayrılık hasret olmayan.

Gel otur yanıma usta
Yalnız gitmez bu meret
Kendine de söylemeyi unutma
Kafamız güzel olunca,
Güler ağlarız birlikte.
Bitince gece,
Sızarız bir köşede.
Ama itiraz istemem
Bütün hesaplar benden…