Mutfak Ekipmanları

Mutfak araç gereçleri; ufak veya büyük olsun, şeflerin işlerini yapmalarını kolaylaştırır.

Kesme Tahtası

1. Tahta
2. Gözeneksiz (cam, plastik)

Kullanıldıktan sonra bol su ile yıkanmalı ve kurulanmalıdır.

Mutfaklarda 1965 ten beri termometre kullanılıyor. Özellikle tavuk ve hindi için.

Bıçaklar

Profesyonelliğe atılan ilk adımda, şefin bıçak koleksiyonunu oluşturması gerekir. Nasıl bir heykeltıraş veya bir ressamın, çeşitli ve birçok araç gereci varsa, mutfak şefinin de değişik işlevleri olan bıçaklara ihtiyacı vardır. Bıçaklara saygı duyulmalıdır. Bıçaklar keskin olmalı ve temiz tutulmalıdır. Bıçakla ilgili güvenlik tedbirleri konusunda bilgili olunması gerekir. Kesme tahtası kullanılmalı; metal, cam, mermer, paslanmaz tezgah üzerinde kullanılan bıçakların yüzeyi zarar görür.

Bıçak Türleri

Şef Bıçağı:
Şefin hemen hemen her iş için kullandığı bıçaktır. Doğrama, dilimleme gibi işleri bununla yapar. Genellikle 25 cm-35 cm aralığında olur.

Utility Bıçak:
Şef bıçağının bir boy küçüğüdür. Daha hafif işler için kullanılabilir.

Ufak Bıçak (Paring Knife):
Sebze meyvelerın soyulması, traşlanması vb işler için kullanılır.

Kemik Sıyırma Bıçağı:
Et ile kemiği birbirinden ayırmak için kullanılır. Kesici yüzeyi, şef bıçağınınkinden daha ince ve daha kısadır.

Fileto Bıçağı:
Balık fileto etmek için kullanılır. Kemik sıyırma bıçağı ile aynı boylarda olup, daha esnek bir yapıya sahiptir.

Dilimleme Bıçağı:
Pişmiş et dilimlemek için kullanılır. Füme somon gibi ürünlerde de kullanılır.

Satır:
Ağırlığı dolayısıyla genellikle kemıkleri kesmek için kullanılır.

Tourne Bıçağı:
Ufak bıçak, ucu kıvrık, meyve sebzelere şekil vermek amacıyla kullanılır.

Elde Kullanılan Araçlar :

Soyacak: Sebze meyvelerin kabuklarını soyma amacıyla kullanılır. Soyulan ürünün, her yüzeyi eşit derecede soyulur, maliyetlerin minimize edilmesi için kullanılmalıdır.
Parizyen Kaşık: Meyve ve sebzelerden yuvarlak top şeklinde parçalar çıkarmka için kullanılır.
Et Çatalı: Rostoları dilimlerden, etin sabit turulması ve işin kolaylaşması için kullanılır.
Palet Bıçak: Pastanelerde pasta sıvamak için, tavada dökme hamurları ters çevirmek için kullanılır.
Çıprma Teli: İnce ve kalın telli olarak ikiye ayrılır. İnce telli olanlar, karıştırılan sosa veya ürüne daha çok hava katmak ve hafifleştirmek için kullanılır.
Offset Spatula: Izgara veya plate üzerindeki gıdaları ters çevirmek için kullanılır.

Ölçme Aletleri :

Hem amerikan sistemi hemde metrik sisteme uygun ölçme aletleri bulunmalıdır.
En sık kullanılanlar: Sıvılar için surahiler, malzeme ağırlığını tartamak için tartılar, ısı için termometreler ve ufak meblağlardaki tuz ve baharatları ölçmek için ölçek kaşıklar kullanılır. Kullanım sebebi ürünün miktarını kontrol etmek içindir.

Süzgeç, Elek, ve Püre Makinesi

Elek ve süzgeçler kuru malzemelerin topaklaşmaması için kullanılır. Sıvıda pişen gıdaların, sudan alınma esnasında da kullanılır.
Püre makinesi, yumuşamış yemekleri püre etmek için kullanılır. Dönerek basınç uygulayan kısmı ile yemeğı elekten geçirmek için baskı uygular.
Chınoıs (Şinoa): Çok ince deliklidir en ufak partikülleri dahi geçirmez.
Çin Süzgeci: delikleri chınoıs kadar ufak değildir.
Tülbent: Stocklarda veya soslarda kullanılır. Hiçbir partikül geçirmez.
Mayonez Tenceresi: Karıştırma, çırpma işlemi yapmak için mutfaklarda çeşitli ebatlarda mayonez tenceresi bulunur.
Plastik Saklama Kapları: Kuru, soğuk, deepfrezee dolaplarda ürünleri stoklamak üzere kullanılır kapaklı olmalıdırlar.

Tencere, Tava

Tencere tavaların yapımında birçok meteryal kullanılır. Pişirilecek ürüne göre bu araç gereçlerin seçimi yapılmalıdır. Paslanmaz çelik, kırılmaz plastik, bakır, krom…
Bakırdan yapılan tencere ve tavalar, gıdanın rengini ve stnadardını etkileyecektir. En iyi iletken bakır olmasına rağmen, bakımı ve temizliği maliyet bakımından günümüzde uygun değildir.
Bakır tavaların içlerinin temizliği: eşit miktarda tuz ve un karıştırılır. Daha sonra hamur haline getirecek kadar asit(sirke, limon) konulmalıdır. Tavanın yüzeyini bu hanurla kaplayın ve masaj yapın. Masaj yaptıktan sonra hamuru atın ve normal temizleme prosedürü uygulayın.

Dökme demir ısıyı uzun süre tutar ve eşit dağıtır. Döküm demir tavaların bakımı için:150°C’lik fırında içine yağ ilave ederek yapılır. Daha sonrasında yağ dökulur ve bol tuz ve kuru bezle ovalanır. Su ile asla temizlenmez.
Paslanmaz çelik kullanımı ve bakımı kolay olduğu için kullanılır. Fakat ısıyı eşit dağıtmaz ve tutmaz.
Alüminyum, gıdalara karşı etki-tepki gösteren bir materyaldir. Beyaz bir sos alüminyum tencerede çırpma teli ile çırpıldığında gri bir renk alır. Anotlaşmış alüminyum tavalar gıdalara karşı etki tepki göstermaz ve günümüzde sıkça kullanılır.

Fırında Pişirmek İçin Kullanılan Araç ve Gereçler :

Rosto Tepsisi (Roasting Pan): Dikdörtgen tepsi, kenarları orta yükseklikte rostolarda kullanılır.
Fırın Tepsisi (Sheet Pan): Dikdörtgen tepsi, kenarları kısa, roasting ve baking teknikler için kullanılır.
Pate Kalıbı: Derin dikdörtgen kalıp. Patenin çıkarılırken zarar görmemesi için kenarları kilitli çıkabilen olanları de vardır.
Terrin Kalıbı: Dikdörtgen veya oval, kapaklı. Geleneksel olarak seramik.ama döküm demirden de olabilir.
Gratine Kalıp: Oval derin olmayan seramik, döküm demir veya çelik olabilir.
Sufle Kasesi: Yuvarlak, düz kenarlı, değişik ebatlarda bulunabilir.
Timbale Kalıbı: Metal yada seramik kalıplar, porsiyonlanmış ürünler için kullanılır.
Özel Kalıplar: Değişik şekillerde bulunan küçük kalıplar.
Kek Kalıpları: Düz kenarlı değişik ebatlarda bulunur.
Kilitli Kek Kalıpları: Kek kalıpları ile aynı, açılabilir kenarları olanlarıdır.
Alttan Çıkmalı Tart Kalıpları: Alt kısımları çıkabilen,kenar kısımları tırtıklı veya düz olabilen kalıplardır.
Pie Kalıpları: Tart kalıplarından biraz daha derindir.
Muffin Kalıpları: Muffin yapımında kullanılan, yuvarlak hazneleri olan kalıplardır.

Büyük Ekipmanlar :

Büyük Ekipmanlarda çalışırken, manuellerinde yazan güvenlik kurallarına uyulması gerekir.
İstim Kazanları: İstim kazanları ısı iletim yüzeyi, ocakta olduğu gibi sadece alt kısımdan değil de tencerenin düz yüzeylerinde yer alır. Bu sebeble ısıtılacak gıda ürünü, normalinden çok daha hızlı şekilde ısınır.
Fritöz: Gazlı veya elektrikli olarak bulunan fritözler, içlerindeki bir ısı iletim termostatı sayesinde kontrollü bir şekilde ısı transferi gerçekleitirir. Basketler yardımıyla da gıda ürünü yağın içine batırılıp çıkartılabilir.

Ocak ve Fırınlar :

Gazlı Ocak: Isı kontrolü en kolay yapılan ve gazla çalışan ocaklardır.
Fransız Ocak (French Stove): Yine gazlı çalışan, kalın döküm bir plaka ve merkezi bir ısı kaynağı bulunan ocaklardır.
Induction Ocak: Manyetik enerji ile ısı kaynağı yaratabilen ocaklardır. Paslanmaz ve dökme demir tavalar haricinde diğer maddelerden yapılan tava tencereler kullanılmaz.
Konveksiyonlu Fırınlar: Fan sayesinde ısının fırın içinde eşit ve daha hızlı dağılmasını sağlayan fırınlardır.
Kombi Fırınlar: Konveksiyonlu fırınların, buharlı, kuru veya kombinasyonlu pişirme teknikleri uygulanabilir.
Mikrodalga Fırınlar: Elektrikle çalışan bu fırınlar, radyasyon yayarak gıdaları pişirme ve ısıtma işlemlerinde kullanılır.
Griddle: Fransız ocağa benzeyen bu ekipmanlar, ısıyı alt kısımdan iletir ve gıda direk temas ederek pişirilir.Salamander: Izgarada ısı kaynağı alt taraftadır.salamanderda ise üst kısmdadır. Genellikle gratine işlemi için kullanılır.
Füme Ekipmanları: Soğuk veya sıcak füme yapılabilmesi için tasarlamış, kapalı ve ısısı ayarlanabilen büyük dolaplardır. Dolapların içlerinde ızgara tel raflar bulunur. En altında da ısı kaynağı sayesinde fümede kullanılacak odunlar, duman salgılar.
Kıyma Makineleri: Değişik ebatlarda aynaları bulunan ve kuvvet uygulanarak gıdaları kıyma kıvamına getıren ekipmanlardır.
Blender: Püre ve emülsiyon sosların yapımında kullanılır.
Robot Mikser (Food Processor): Mikserden farklı olarak, bıçağı haznesi motordan bağımsızdır, çıkartılabilir. Tabanı daha geniş ve farklı amaçlarla kullanılabilir. Püre emilsüyon, hamur yoğurma ve hatta bazı paratları sayesinde jülyen kesim ve rendeleme işlemleri yapılabilir.
El Blanderi: Blandırın görevini aynı şekilde yapabilen, hatta daha büyük miktardaki gıdaları püre edebilen bir ekipmandır.
Salam Dilimleme Makinesi: Standart bir şekilde gıdaların dilimlenmesi işlemini görür.
Mandolin: Değişik aparatları sayesinde, dilimlemek için kullanılır.
Mikser: Büyük bir tenceresi olan ve farklı aparatları (kanca, çırpma teli, palet) ile yoğurma, çırpma karıştırma işlemlerinin yapılabileceği ekipmanlardır.

Mise En Place: Kullanılacak ürünlerin önceden hazırlanması. Yani ön hazırlık. Bu işlem hızlı ve kaliteli ürün elde etmek için idela bir işlemdir.

Organoloptic: Ürünlerin seçiminde koku,görünüm ve dokunma uzuvları kullanılarak kaliteli ürün seçme sistemine denir.

Mönü Planlaması

Mönü, bir işletmenin misafirlerine sunduğu yiyecek veya içeceklerin bulunduğu listedir.

Mönü uygulaması ilk olarak restoran ve kafelerin önlerinde dışarıda bir kara tahtaya yazılmaya başladı. Kara tahtanın yanında mönü seçeneklerini açıklaması için servis personelinden birisi dururdu. Fransız devrimi dönemlerinde Paristeki restoranlarda ilk mönüler kullnılmaya başlanmış, ve misafirlere hatıra amaçlı hediye edilirmiş. Mönünün fransızca kelime anlamı detaylı liste anlamına gelir.

Mönünün Amacı:

Mönü kullanımındaki amaç,misafirlere neyin ne fiyata sunulduğun iletişim için yapılır. Ayrıca işletmenin yöneticileri için de vazgeçilmez bir araçtır.

Mönü Çeşitleri

A la Carte Mönü
A la Carte mönüler her biri ayrı olarak fiyatlandırılmış ve farklı olarak belirtilmiş ürünlerin yazıldığı mönülerdir. Başlangıç salata, ana yemek, tatlı ayrı kısımlarda belirtilir. Misafir kendisi bu kısımlardan seçimini yaparak yiyeceği ziyafeti kendisi oluşturur.

Table D’Hote Mönü
Table d’hote mönüler başlangıç ana yemek-tatlı gibi mönü kalemlerinden oluşur. Misafirin seçme opsiyonu yoktur. Bazı kısımlarında seçmeli olarakta sunulablir. Örneğin; ana yemek seçmeli restoranlarda ilk kez gelen misafirlere tadım mönüsü olarak da sunulabilir.

Du Jour Mönü (Günün Mönüsü)
Adından da anlaşilacağı gibi, sadece bir gün için sunulan mönülerdir. Mönüde yer alan ürünler, sadece o gün servis edilir. Genelikle son kullanma tarihi yaklaşan ürünler için yapılır. Normal mönü fiyatına karşı daha ucuzdur.

Limitli Mönüler
Bir şekilde mönüde yer alan ürünlerin, limitli olmasıdır. Genellikle hızlı yemek sunulan restorantlarda uygulanır. 3-4 çeşit hamburger, patates kızartması, meşrubat gibi.

Cycle Mönü
Belli bir rotasyonla döndürülerek yer alan ürünlerin, limitli olmasıdır. Daha çok cruise gemilerinde uygulanır. Pazartesi mönüsü her pazartesi uygulanır. 7 mönü hafta boyunca günlük olarak değiştirilip uygulanır.

California Mönü
California da ortaya çıktığından dolayı bu ismi almıştır. Mönüde kahvaltı ürünleri, atıştırmalık, öğlen yemeği ürünleri ve akşam yameği ürünleri buluınur ve günün her saatinde servis edilir.

Diğer mönü çeşitlerine kahvaltı mönüsü, branch mönüleri, büfe mönüsü, oda servis mönüsü, çay saati mönüsü, çay mönüsü gibi mönüler de örnek olarak gösterilebilir.

Mönü Fiyatlandırılması :

Mönüler genellikle maliyet hesaplarına, alışkanlıklara (tradition), hitap edilen müşteri profilinin maddi gücüne, rakip firmaların fiyatlarına göre fiyatlandırılır.

Mönünün Görselliği :

* Okunaklı olmalı
* Harflerin seçimi önemlidir
* Sanatsal baskı olmalıdır
* Tasarım
* Mizanpaj (Lay out): İçerik yerleşimi

Mönü Analizi :

Mönü satış kalem verileri,ay sonunda müdür veya chefe rapor edilir.Her ürünün maliyet yüzdesi,karlılığı ve satış adedi görülür.Buna göre kalemlerini,satış miktarı ve başarı oranlarına göre 4 şekilde sınıflandırabiliriz
Yıldızlılar: En çok talep edilenler:yüksek kar marjı ve satışı yüksek olan.Mönüdeki başarılı kalemlerdir.Mönüden çıkarılmamalıdır.

Kaplumbağlar (Floa Horse): Kar marjı düşük fakat satışı yüksek olan ürünler.mönüde başarılı,fakat kazanç miktarı yıldızlara oranla daha az ürünlerdir.Sürümü sayesinde kazandırır.

Puzzle: Yüksek kar marjı olan fakat yavaş satan ürünlerdir.Satişi teşfik edilmelidir ‘upselling’

Kirpi (Dog): Kar marjı düşük ayrıca satışları da düşük olan ürünlerdir.Mönüden çıkarılmalıdır.

Hijyen, Gıda Güvenliği

Gıda zehirlenmesi kirli gıdaların tüketilmesi ile sonuçlanan rahatsızlıktır.

Başlıca Gıda Güvenliğindeki Tehlike Unsurları :

1. Bakteri
2. Kimyasallar
3. Virüs
4. Küf
5. Fiziksel Bulaşma

Bakteri :

Bakteriler gözle görülemeyen, kokusu ve tadı olmayan mikroorganizmalardır. Zararlı oldukları kadar yaralı olanları da vardır. Patojenik bakteriler dediğimiz tür, gıda zehirlenmesine sebep olan bakterilerdir. İkiye bölünerek çoğalırlar. Her yirmi dakikada bir çoğalabilir ve bir kaç saat içerisinde milyonlarca sayıya ulaşabilirler. Bir bakteri on iki saatte 68 milyar sayıya ulaşabilir. Bir gramlık gıda üzerinde bir milyon civarında bakteri yoğunluğu olduğu takdirde, o gıdanın tüketilmesi gıda zehirlenmesine sebep olur. Gıda üzerindeki bakterinin üremesi için nem, ısı, oksijen ve yeteri kadar zaman yeterlidir.

Patojenik Bakteriler :

Salmonella: Çiğ kırmızı et ve kümes hayvanları,yumurta ve süt,ev hayvanları,böcek,kanalizasyon
Staphylococcus Aureus:İnsna vücudu(burun,deri,ağız,kesikler)
Clostridium Perfingens: insan ve hayvan dışkısı,toprak,toz,böcek,çiğ kırmızı et.
Bacillus cereus: Mısır gevrekleri (özellikle pirinç bazlı olanlar) toprak, toz.

Mikroorganizmalar :

Campylobacter: Çiğ kırmızı et ve tavuk,süt,hayvanlar
E.Coli 0157: Hayvan ve insna bağırsaklarında,kanalizasyon,su ,çiğ kırmızı et
Listeria: Yağlı peynirler, pastörize edilmemiş süt ürünlerinde, salatalarda, patelerde
Shigella: Su,süt,salata,sebze.

Yüksek Risk Taşıyan Tehlikeli Gıdalar :

* Yenmeye hazır ,herhangi bir pişirme işlemi göremeycek gıdalar
* Birçok malzeme içeren ,karıştırma ve yoğurma işlemi gören karışımlar ve harçlar.
* Bakteri seviyesi yüksek denizlerden gelen balıklar
* Konserve balık ürünleri, kabuklu deniz mahsülleri

Kimyasallar :

Gıdayla karışmaları sonucu zehirlenmeler olabiliyor.

* Temizlik kimyasalları: Temizlenen yüzeyler, doğru durulanmadığı zaman gıda ile temas edebilir.
* Tarım İlaçları: Toplanan mahsüllerin üzerinde bulunan tarım ilaçları gıda zehirlenmelerine sebebiyet verebilir.
* Metal Zehirlenmesi: Alüminyum ve bakır pişirme ekipmanları,doğru şekilde temizlenemdiğine zehirlenmeye yol açar.

Virüs :

Virüs bakteriden de küçük, ve yendikten sonra üreme yapan mikroorganizmalardır. En çok virüs rastlanan gıda ürünü kabuklu deniz mahsülleridir. Virüslü sularda bulunan midye, vongole vb. gibi kabuklular doğru temizlenmedinğinde zehirlenmeye yol açar.

Küf :

Küf ,tatlı,tuzlu,asitli veya alkali gıdalarda üreyebilir.en hızlı 20-30 c de fakat -10c de bile yavaşda olsa üreyebilirler.Küflü gıdalar,pişirildikleri takdirde yok olmazlar.Gıda zehirlenemsine yol açar ve bazı küflerde kanser olasılığı vardır.Genellikle mısır gevreklerinde,kuruymişlerde,taze ve kuru baharatlarda,süt ve süt ürünlerinde bulunur.

Fiziksel Bulaşma (Çapraz Kontaminasyon)

Herhangi bir yabancı madde gıda ile karıştığı vakit, risk taşir.

* Cam parçaları
* Fare dışkısı
* Takı paröaları,mücevher
* Saç,kıl
* Kalem parçaları, mürekkep
* Vida gibi malzemeler

Gıda Zehirlenmesi Tehlikelerini Kontrol Altına Almak İçin Yapılması Gerekenler:

* Kişisel Hijyen ve bakım,temizlik
* Gıdanın dikkatli bir şekilde işlenmesi
* Gıdanın saklama koşullarının doğru yapılması
* Gıda işlenen tüm yüzeylerin temiz olması
* Çapraz bulaşmanın engellenmesi
* Tüm gıdaların doğru derecelerde pişirilmesi

Gıda Zehirlenmesi Belirtileri:

* Karın ağrısı
* İshal
* Kusma
* Ateş
* Karın krampları
* Nefes darlığı
* Miğde bulantısı
* Nezle belirtileri
* Kızarma
* Kasılma

Aleji :

Bazı insanların, bazı gıdalara karşı musamahasızlığıdır. Günümüzde allerji oranı yükselmektedir. Sık kullanıaln gıda katkı maddeleri nitrit (kırmızı et üreticileri tarafından kullanılır), sülfat (konserve ve kuru meyve sebze ürünlerinin renklerini ve tazeliklerini korumak amacıyla kullanılır) ve monosodium glütomat-MSG (lezzet artırıcı madde).

Kişişel Bakım ve Hijyen :

Gıdaya dokunan ve gıdayla temas halınde bulunan herkesin

* Sağlıklı olması
* Hijyenik alışkanlıkları olması
* Kurallara uygun şekilde temiz ve doğru kıyafetler içerisinde olması
* Potansiyel tehlike taşıyan gıdaalrı biliyor olması gerekir.

Genel Hijyende Dikkat Edilmesi gereken Faktörler :

* Saç
* Kulak
* Burun
* Ağız
* Boyun
* Koltuk altı

El Yıkama Prosedürü :

* Ellerinizi ılık su ile ıslatın.
* Parfümsüz,anti bakteriyel sıvı sabun veya jel ile yıkayın, parmak araları, ellerin iç ve dış tarafları, bilekler iyice ovalanmalıdır.
* Tırnakların içleri kirli ise tırnak fırçası ile fırçalayın.
* Ellerinizi ılık su ile durulayın.
* Temiz havlu ile kurulayın.

Yara, Hastalık, Enfeksiyon :

Sıcak ortam ,kesici altlerde çalışıldığından,mutfakta akza oluşturma ihtimali yüksektir .Yaralanmalar sonrasında yaraya bakteri veya yaradan gıdaya bakteri bulaşmasını önlemek amacıyla kesiklerin örtülmesi gerekir.Sivilceler,staphylococcus aureus bakterisini taşır ve çalışma ortamında örtülmeleri gerekir.ellerde bulunan geçici yaralar kızarıklıklar eldivenle örtülmelidir.

HACCP (Hazard Analysis Critical Control Point System)

Haccp sistemi ,Phillsbury şirketi tarafından ,1971 yılında NASA için oluşturulmuştur.Haccp in tek amacı,mişteriye sunulacak gıda ürününün güvenini sağlamaktır. Tüm gıda ürünleri,müşteriye sunulmadan önce bir çok kritik aşamadan geçer.örn ürünlerin karşılanması,depolanamsı,hazırlanması,pişirme,belli bir sıcaklıkta bekletme,servis,soğutma,tekrar ısıtma gibi.Her aşamada bir tahlıke unsuru ve potansiyeli vardır.İşletmenin gıdadan soruımlu kişisi.gıdaalrın bu kritik noktaalrdan geçerkenki kontrol noktalarını belirlemelidir.

HACCP’te 7 Aşama:

* Kontamine olmuş çiğ gıdalar
* Çapraz bulaşma
* Yanlış pişirme şekilleri
* Yanlış bekletme şekilleri
* Yanlış soğutma
* Yanlış tekarar ısıtma
* Yanlış kişisel hijyen
* Temizlik ve dezenfekte işlemlerinin doğru yapılamaması

Mutfakta Kontrol Noktaları :

* Karşılama
* Saklama: TDZ(Temperature Danger Zone) Isı tehlike aralığı olarak adlandıırlır. 4 ila 60°C arasındaki derecedir.
* Kuru saklama
* Soğuk saklama
* Donuk saklama
* Hazırlık aşaması
* Pişirme aşaması
* Bekeltme aşaması
* Soğutma
* Temizlik ve dezenfekte

Gastronomik Terimler

Mutfakta kullanılan terimlerin büyük bir çoğunluğu Fransızca’dır. Sebebi mutfak kültürünü bir sanat türü yani gastronomi olarak kullananlar Fransızlar’dır. Ancak yinede bazı yerlerde İngilizce olarak da karşımıza çıkar.

  • Cuisine: Mutfak
  • Cuisinier: Aşçı
  • Gurme (Tatbilir): Yemek, şarap, kahve gibi içeceklerin farklı çeşitlerinin tatlarını birbirinden ayırabilme duyarlılığına ve yeteneğine sahip olan kişilerdir.
  • Induction: Otele ilk gelen kişilere yapılan sınav.
  • Mise en place: Düzen almak, ön hazırlık.
  • Aboyeur: Seslenmek, çağırmak
  • Organoloptic: Ürünlerin seçiminde koku, görünüm ve dokunma duyuları kullanılarak kaliteli ürün seçme sistemidir.
  • Brigade: Balığın içini temizliğip, yıkayıp, kurulayıp -18°C’de streçli olarak muhafaza etmektir.
  • RDA (Recomendee Daily Allowence): Günlük tavsiye edilen miktar.
  • Garde Mange: Soğuk mutfak
  • Canepe: Başlangıç olarak sunulan yada kokteylerde ikram edilen genellikle ekmek diliminin üzerinde somon, peynir, ciğer gibi soğuk servis edilen yiyeceklerle yapılır.
  • Banquet (Function): Ziyafet
  • Bistro: Daha salaş restorandır. Rusça da hızlı anlamına gelir.
  • Breserrie: Daha ağır havalı resoran.
  • Liasons: Bağlanmak anlamına gelir. Çorba ve soslarda ürüne kıvam kazandırmak için kullanılır.
  • Nappe kıvamı: Sosun tam olması gereken kıvamı
  • Draging: Unlama
  • Pan Anglaise (Pane): Un,yumurta sarısı ve galete unuyla yapılan harç.
  • Marine: Ete lezzet ve yumuşaklık katması için özellikle şarapla yapılan uygulama.
  • Bain Maire: Direk sıcaklıkla temas ettirilmemsi gereken (çikolata) ya da o reçetede pastörize yapılması gereken (yumurta) ürünleri su dolu ve üzerinde işlenmesi gereken ürünlerin bulunmasıyla yapılan teknik.
  • Stock: Et ve kemik suyu
  • Mire poix: Stocklara lezzet, besleyicilik ve renk katkısı yapan sebze karışımdır. Genellikle soğan, kereviz, havuç ve pırasadan oluşur.
  • Bouquet Garni: Pırasa yaprağı yada kereviz sapının içine, taze kekik, maydonoz sapı, defne yaprağı, tane karabiber ve sarımsağın sarılarak yemeğe lezzet veremesi amaçlı kullanan aromatiklerdir.
  • Sachet d’epice: Tülbetin içine maydonoz sapı, kuru kekik, defne yaprağı, tane karabiber ve sarımsağın sarılarak yemeğe lezzet vermesi için kullanılan aromatiklerdir.
  • Remouillage: Stock yapımında kullanılan mire poix’nın ikinci kez kullanılması
  • Depouillage: Haşlama ya da pişirme esnasında suyun yüzeyine çıkan partikülleri kevgir yoluyla temizlemek.
  • Simmer: Ocağın altının en düşük seviyeye getirmek yani tıngırdatmak.
  • Blanch etmek: Pişecek ürünlerin renginin ve görüntüsünün kaybolmaması için sıcak sudan soğuk suya yapılan şoklama işlemidir.
  • Dressing: Salata soslarına verilen isimdir.
  • Seasoning: Ürünü tuzlayıp karabiber dökmek.
  • Sear yada Mühürlemek: Eti roast etmeden önce ocakta renginin hafifi karartıp etin suyunun içinde kalmasını sağlayan teknik.
  • Basting: Pişme esnasında açığa çıkan yağ ve sualrın ektra lezzet vermesi ürünün kurumamsı için kaşık yaprdımıyla yapılan işlem.
  • Larding: İğne ile yada delinerek ürüne lezzet enjekte etmektir.
  • Barding: Etlere gömlek yağı (kuyruk) sarma işlemidir.
  • Trussing: Etin formunun bozulmamsı için yapılan bağlama işlemidir.
  • Krouton: Ekmeği küçük küplere kesip çeşitli baharatalrla tatlandırıp fırın yada ocakta pişirip salatalara ya da çorbalara çıtırlık katması için kullnılan ürün.
  • Batter: Kaplama hamuru
  • Steak: Porsiyonlanmiş parça et
  • Care over: Fırında pişen ürünün fırından çıkarıldıktan sonra kendi tepsisinde pişmeye devam etmesi
  • Onion Clutte: Onion, soğan; clutte, karanfil demektir. Soğanın üzerinde karanfille defne yaprağı tutturma işlemidir.
  • A’la miute: O anda son dakikada hazırlanması gereken ürün
  • Sous vire: Yaklaşık 75°C’de 24 saat vakum poşetinde pişirme işlemi
  • Mill: Öğütmek
  • Al dante: Dişe gelir kıvamda pişirmek
  • Temperleme: Birbirinden farklı ısıdaki sıvının ısılarının birbirleirne ilaveleri ile eşitlenmesi
  • Kazayı (klarife): Tereyeğını eritirken çıkan süt partiküllerinin temizlenmesi. Burada amaç daha berrrak lezzetli ve de yanmayan standart bir tereyağ elde etmek.
  • Yolk: Yumurta sarısı
  • Lard: Domuz yağı
  • Elastin: Sarı renkte sert ve daha çok yaşlı hayvanlarda yaygın olan bağ dokusu
  • Collagen: Yumuşak beyaz bir bağ dokusu
  • Aging: Belli işlemler uygulayarak etin yumuşatılması işlemidir.
  • Albumin: Yumurtada bulunan protein cinsi
  • Wok: Asya kökenli derin tava cinsi
  • Deglaze: Fırında pişmiş olan üründen arta kalan ve tepsiye yapışmiş ürünlerin şarapla yüzeye çıkartılarak elde edilen sosun yapımıdaki işlem.
  • Fileto: Derisi ve kılçıkları alınmış tamizlenmiş balık
  • Singer: Yiyeceği unla bulamak
  • Bite-size: Lokma, kuşbaşı.
  • Semolina: Kelime anlamı irmik demektir. Ancak irmik unu yani durum buğdayı için de kulanılır.
  • Chantilly: Çırpmak
  • Scald: Sulu yiyecekleri kaynama noktasına getirerek kıvam kazandırmak

Kesim Teknikleri Terimleri :

  • Schiffonade: üst üste dizilen yaprakların rulo haline getirilip kesilmesi.
  • Zest: Çok ince kesilmesi.
  • Mignonette (minyon): değirmende çekilen karabiber veya öğütülen tuz
  • Brunoise: yaklaşık 3mm’lik küpler halinde kesilmesi.
  • Macedoine: yaklaşık 6mm’lik küpler halinde kesilmesi.
  • Parisienne: kalınca dilimlemek.
  • Slice: çok ince dilimlemek.
  • Jullienne (Julyen): Kibrit çöpü kalınlığında ince kesilmesi.

Gastronomi Hakkında

Gastronomi, kültür ve yemek arasındaki ilşkiyi inceleyen bir çalışmadır. Yenilebilen tüm maddelerin hijyenik olan azami damak ve göz zevkini amaçlayarak sofraya, yenmeye hazır hale getirilmesine kadar olan süreç, gastronominin çalışma konusudur.

Marie Antoine Careme

Mutfağın altın çağı, 1800’lü yıllarda dünyanın en usta aşçılarından biri olarak kabul edilen Marie Antoine Careme ile başladı, 1935 yılında hayata veda eden ve en az Careme kadar büyük bir usta olan Georges Escoffier ile kapandı.
Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand, büyük bir gurme olan dönemin Rus Çarı, Polonya Kralı I. Alexander ve Baron Rotschild gibi önemli kişilerin aşçıbaşısı olarak çalıştı Careme. Aslında mimar olmak istiyordu ama babası onu küçük bir restoran işleten amcasının yanına çırak olarak verdi. Bu restoranda Careme, yemek sanatının temelini öğrenme şansını buldu. Delikanlılık yıllarında Paris’e gitti, yemek üretimi konusunda kendini kanıtlayıp aşçıbaşı ünvanını kazandı. Kısa bir sürede üne kavuşan Careme, ünlü gurmeler tarafından aranan biri oldu. Bu süreçte yemek mönüsü ve uygun şaraplar konusunda belli başlı temel kavramları geliştirme olanağı da buldu. Sözgelimi, çok özel bir çorba türü olan Konsome’yi mükemmele ulaştırdı ve bir yemekte konsemeyi giriş olarak sundu. Bu sunumu çok takdir eden Grimod de la Regniere, “Yemeği başlatan çorba, bir operanın açılışı veya bir evin girişi gibidir: daha sonra hangi yemeklerin geleceği konusunda bize fikir verir” demiştir. Birçok Fransız sosu ve rafine yemeği de geliştirdi Careme. Mimariye olan düşkünlüğü nedeniyle sofralarda buz heykellerin ve kalıp süslerin dekoratif unsur amacıyla kullanımı ilk kez onunla başladı. Careme’yi üne ulaştıran bir başka özelliği de birçok etkin kuruluş, kulüp, otel ve restoranların aşçıbaşılarını onun yetiştirmiş olmasıdır. Bu ustalardan Soyer ve Fracetelli, Londra’nın ünlü Reform Kulübü’nde çalıştılar. Dönemin Brillat – Savarin gibi önemli gurmeleri de etkilendiler ondan.

Careme zamanının önemli bir bölümünü yaptıklarını yazıya dökmeye ayırdığı için elimizde onun yemek anlayışını anlatan zengin bir kitaplık var bugün. Hayatını, aşçılık sanatı ve klasik mutfak hakkındaki ince detayları ve birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmayı bir görev sayan Careme’in kitaplarından birinde ustanın konusuna nasıl hakim olduğuna ve Talleyrand’ın mutfağının canlı bir betimlemesine tanık oluyoruz:

“Kendinizi büyük bir şölen sırasında, Dışişleri Bakanı’nınki gibi devasa bir mutfakta hayal ediniz. 20 tane aşçının bu sıcak mutfakta telaşla sağa sola koşuşturmalarına tanık olursunuz. Kömür ateşinin yanıbaşında antre pişiren gruba, fırınların yanıbaşında ise çorbaların, sosların, yahnilerin, kızartmaların ve bain-marie’lerin başındaki ustalara bakınız. Bütün bunlara ortada yanan bir odun ateşi üzerinde dönen dört askılı şişi ekleyiniz. Askılardan birinde 20-30 kg.’lık bir kazan, diğerinde 15-20 kg.’lık bir but, diğer ikisinde ise av ve kümes hayvanları asılıdır. Bu cehennem sıcağında herkes çok hızlı ve sessiz hareket eder, sesini duyurma hakkına sahip olan tek kişi aşçıbaşıdır, bu sese de kayıtsız şartsız itaat vardır. Üstüne üstlük hazırlanan yemeklerin tabaklara servis yapılırken soğumamaları için yarım saat süresince tüm kapı ve pencereler kapatılır, işte bizler hayatımızın en güzel günlerini böyle geçiririz. Emirlere uyarız ve gücümüz kalmasa bile itaat ederiz.”

İngiltere’deyken Careme’in mutfağı çok daha elverişli ve düzenliydi: Ateşin üzerindeki havanın yükselmesiyle kendiliğinden fan gibi dönen askılı şişler, bir duvar boyunca uzanan fırın ve ocaklar, yerden bir metre yükselen havan ve tokmak, pırıl pırıl bakır kapkacakların sıralandığı dizi dizi raflar.

Auguste Escoffier

Efsanevi Şef Auguste Escoffier, 1847 yılında Fransa’nın küçük bir köyünde doğdu. Mutfak ve gastronomi alanındaki katkılarından ötürü ünü tüm dünyaya yayılmış olup kendisi ‘Şeflerin Kralı ve Kralların Şefi’ olarak tanınmıştır.
Escoffier, 12 yaşında dayısının restoranında komi-sosyer olarak çalışmaya başladı. Mutfakta çalışırken geceleri de okula gidip mutfak sanatı üzerine dersler alıyordu. Parise 19 yaşında geldi ve iyi bir restoran olarak tanınan Le Petit Moulin Rouge da aşçıbışa yardımcısı olarak önemli bir görev üstlendi. Çalışırken göstermiş olduğu büyük başarılarından ötürü, üç yıl içerisinde aynı restoranın Mutfak Şefi olmuştur. 1882 yılında dönemin büyük otel girişimcisi olan İsviçreli Ceaser Ritz ile tanışır. Bu tanışma uzun bir birlikteliğin başlangıcı olur ve Escoffier Luncerne’deki Grand National Hotel’de Mutfak Şefi olarak çalışmaya başlar. Ritz ve Escoffier’in kişilikleri ve yetenekleri mutfak tabiriyle yumurta ve tereyağ gibi uyumlu bir karışım birliktelikti.

1890-1898 yılında Londra’nın ve de dünyanın en iyi Oteli olan Savoy Hotel’i Ceaser Ritz ile birlikte işletmeye başladılar. Escoffier – Ritz ikilisi ile otelcilik ve yemek standardı doruğa ulaştı. 1898 yılında yine dönemin en tanınmış otellerinden olan Carlton Hotel’in mutfaklarının sorumluluğunu yüklendi. Buradaki çalışmalarıyla çok başarılı oldu ve ünü tüm dünyaya yayıldı.

1920 yılında, Fransız Mutfağına ve bu mutfağın dünyadaki ününe yapmış olduğu katkılarından dolayı kendisine Fransa’nın ünlü Legion of Honour nişanı Fransa Cumhurbaşkanı tarafından takılmıştır. Escoffier’in ünü o kadar büyüktür ki Alman İmparatoru William II kendisine ‘ben Almanya’nın imparatoruyum ancak siz dünya mutfaklarının imparatorusunuz’ diye hitap ettiği bilinmektedir.

Ünlü Şef, Savoy Hotel’in mutfaklarını yönetirken servis ve mutfak organizasyonuna kökten değişiklikler getirmiştir. Yemeklerin planlı bir düzenle sunulduğu modern mönü anlayışının yaratıcısı olarak bilinmektedir.
Eski servis sisteminde tüm yiyecekler (20-30 çeşit) aynı anda masaya konmaktaydı. Bunun da sebebi konuklara daha zevkli ve zengin görünmesi içindi. Ancak bu sistem de yiyecekler daha yenmeden soğumakta, konuklar ise yalnızca erişebildikleri yemekleri yiyebilmekteydi. Escoffier Yemek teşhir ve sunum sanatını sadeleştirmiştir. Mutfak bölümünde ihtisaslaşmış ve belirli görevler üstlenen bölümlerin yaratıcısıdır.

Escoffier ile birlikte gelen anlayış herkese bir veya iki çeşit yemek sunulması ve herkesin yemeğini mönünde belirlenen bir sıraya göre yemesidir. Escoffier’in yemek ve servis anlayışını en iyi şekilde, çoğumuzun hiç önemsemediği çorba için söylediği ‘ Çorba, temayı belirleyen üvertürdür’ veciz sözü özetlemektedir. (Bknz. Deniz Gürsoy, Yemek ve Yemekciliğin Evrimi, İst. 1995)

Escoffier, sofralara yeni yemekler kazandıran ünlü şeflerdendir. Dönemin meşhur soprano sanatcısı Nellie Melba kendisi için büyük ilham kaynağıydı. Bu sanatçı için yarattığı Peche Melbe, Melba Tost ve daha birçok tatlı ve yemek günümüz restorantlarının mönülerini zenginleştirmeye devam etmektedir.

Ünlü Şef geride çok eserler bıraktı. Ancak onun en çok tanınan eseri, 1902 yılında yayınlanmış Le Guide Culinaire (Mutfak Rehberi) isimli eseridir. Ne yazık ki böyle eser hala daha Türkçe’ye çevrilmemiştir. Escoffier bu eserinde 200 çeşit sos tarifi ve 500 çeşit yemek tarifi vermektedir. Escoffier, Fransız Mutfağının büyüklüğünü soslara dayandırıyor ve soslarla ilgili ‘soslar bir mutfağın merkezini oluşturular, Fransız Mutfağının günümüze kadar gelen evrensel üstünlüğünü sağlayan soslardır’ demektedir.

Efsanevi Şef 12 yaşında başlamış olduğu kariyerini 74 yaşında sona erdirdi ve 62 yıl aktif hizmette bulundu. 1935 yılında 89 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ölümünden sonra onun adına ünlü yemek okulları açılmıştır. Paristeki The Ritz – Escoffier Ecole Gastronomiq bunlardan biridir. Escoffier ve Ritz’in ölümünden sonra yiyecek – içecek sektöründe yeni bir dönem başlamış olduğu bu sahadaki otoriteler tarafından kabul edilmektedir.
Mutfak Hiyerarşisi

Auguste Escoffier’nin geliştirdiği restoran mutfaklarının hiyerarşik yapılanmasında en önemli bazı rolleri aşağıda veriyorum:

Chef de cuisine (Mutfak şefi):
Mutfağın patronu, tüm yönetim işlevini yerine getiren kişi.
Sous-chef de cuisine (Yardımcı mutfak şefi):
Şeften aldığı direktiflerle mutfağı yöneten ve şefin olmadığı zamanlarda şeflik yapan kişi.
Chef de partie (Kıdemli şef):
Belli bir istasyonun (örneğin soğuk yemekler) yönetiminden sorumlu kişi. Daha az önemli istasyonlarda çalışanlara demi-chef deniyor.
Cuisinier (Aşçı):
Belli istasyonlarda bazı yemekleri hazırlayan kişilere bu isim veriliyor.
Commis (Kıdemsiz aşçı):
Belli bir istasyonda, chef de partie’ye rapor ederek çalışır.
Plongeur (Bulaşıkçı):
Patates soymak gibi ön hazırlık için de kullanılır.

Chef de cuisine’e Excutive chef de denilmektedir. Ayrıca mesleğinde sınır tanımayan kendi mönüsünü kendi reçetesini hazırlayıp sayısızca insanı etkileyen, işin kimyasını tamamıyla kavramış chef’lere de Master Chef denilmektedir.

Gastronomi İle Aşçılık Arasındaki Farklar

Gastronomi ile Aşçılık hakkında sizlere hem bilgi vermek, hem de karşılaştırma yaparak sizlerin kafanızda yer alan soru işaretlerini kaldırmak istiyorum.
Malum ikisi de lezzetler üzerine ve karıştırılması oldukça mümkün özellikler taşıyor.

Gastronomi:
Gastronomi eğitimi alan kişi “gastronom” unvanına sahip olur ve gastronom olma yolunda 4 yıllık uzun ve kapsamlı bir eğitim alırlar. Damak tadı ve yemek zevkinin önplanda olduğu bu eğitimde belki de en önemli beklenti, kişinin yaratıcı olmasıdır. Bir gıda ile ilgilli raf ömründen tutun da neyle nasıl işlenebileceği konusunda bilgi sahibi olmayı gerektirirken bir de uyumun haricinde kaliteli, lezzetli ve görsel olarak göze hitap eden bir şeyler sunmayı amaçlamaları çok önemlidir. Yani gastronomlar, yemeğe ve bileşenlerine sanat olarak yaklaşım sergilemelidir. Zaten bu yüzden olacaktır ki bazı üniversitelerde gastronomi bölümü güzel sanatlar fakültesi bünyesinde yer almaktadır.

Gastronomların işi yemeğin hazırlanmasından sonra da bitmez, çünkü onlar yemeğin yanında tüketilebilecek alkollü ya da alkolsüz içeceklere de hakim olmak zorundalardır ve en doğru öneriyi yapmak da yine onların görev tanımında yer alır. Aldıkları eğitimlerin içerisinde gıda teknolojilerinden tutunda, gıda toksikolojisi (bir gıdanın içinde bulunabilen mikroorganizmalar, zehirlenme sebepleri olan bakterilerin isimleri ve işlevleri gibi), gıda mevzuatı (gıda yasaları, kanunları), restoran işletmeciliği, pazarlama ve maliyet kontrolü-muhasebe gibi birçok eğitim bulunmaktadır. Tabi ki sadece bu eğitimle bitirmiyorsunuz. İçki kültürü ve şarap bilimi adı altında bir eğitim de alıyorsunuz ve bu eğitim de şarapları tadıp yorumluyorsunuz.

Gastronom olduğunuzda belki de en fazla odaklanmanız gereken şey, farklı ülkelerin yemek kültürlerine yerinde hakim olabilmektir. Yani yöreleri kendi dillerinde ve tatlarında deneyimlemek için oldukça fazla gezmeniz mümkün olabilir ve bu da sizin mesleğe olan aşkınızın artmasını sağlar. Bu eğitimin sonrası da oldukça keyifli gibi.

Aşçılık:
Aşçılık eğitimi hakkında söyleyebileceğimiz şeyler ne yazık ki gastronomi kadar fazla değil. Ama bu yine de bu mesleğin eğlenceli olmadığı anlamına gelmesin. Çünkü iki meslek dalından hangisini tercih ederseniz edin, mutlaka üzerine düşmeniz gerekir. Ve yeteneğiniz bu iki önü açık meslek için belirleyici olacaktır. Yaratıcı ve üretken olmak, hırslı ve disiplinli çalışmak en önemli kriterdir.

Aşçı, besinleri çeşitli yöntemler kullanarak içilecek ya da yenilecek hale getiren kişidir. Aşçılar; otel, restoran, büfe ya da yemekhane gibi yerlerde çalışabilir. Genellikle özel şirketler tarafından istihdam edilirler.

Sonuç olarak ister gastronomi eğitimi, ister aşçılık sonuçta mutfakta bir asker olacaksanız iyi düşünmelisiniz. Meslek sadece entellektüel öğrenilen bilgilerden ibaret değildir. Mutfak zordur ve yükselmek bazen şans işidir. Başarılı olmanız tamamen sizin ellerinizde.

Gastronomi Nedir? Gastronomi Tarihi

Gastronomi Nasıl Ortaya Çıktı?

Beslenme ve Yemek Tarihi:

Tarih boyuca insan yaşamının hep bir parçası olarak karşımıza çıkan gastronominin tarihinin incelendiği bu yazımızda; gastronominin ne olduğundan ve nasıl ortaya çıktığından bahsedeceğiz. Bu yazımız hazırlanırken çeşitli kitaplardan, tezlerden, makalelerden ve yapılan çalışmalardan yararlanılmıştır. Bu yazımız “Gastronomi nasıl ortaya çıktı?” ve “Günümüzdeki durumuna nasıl geldi?” sorularına yanıt bulmak ve kısaca gastronomi tarihi konusunu açıklamak için yazılmıştır.

Gastronomi Nedir?

Her insan beslenmek zorundadır. Beslenme, insanların temel ihtiyaçlarından biridir. Gastronomi kavramı da beslenme ihtiyacı doğrultusunda ortaya çıkan, olası bir kavramdır. Yeme içme bilimi anlamına gelen gastronomi kavramı, tarih boyunca birçok etki altında kalmış, değişmiş ve koşullara göre evrimleşmiştir. Ülkemizde, gastronominin halka buluşması ve yaygınlaşması diğer ülkelere göre çok daha geç dönemlere denk gelmektedir. Günümüzde tüm dünyada önem verilen bir kavram haline gelmiş olan gastronominin ülkemizde de geliştirilmesi, bu konuya daha çok önem ve emek verilmesi gerekmektedir. Ülkemiz mutfak zenginliği ile ön plana çıkan bir ülke olmasına rağmen halk arasında gastronomi kelimesi bilinmemekte ve gastronomi alanındaki zenginliklerden halkın dahi haberi olmamaktadır.

Bu noktada başta halk olmak üzere herkesin gastronomi hakkında bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Herkesin en azından gastronominin kısa tarihini bilmesi ve ülkemizin zenginliklerinden haberdar bir hale getirilmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu konuda olan açıklığın kapatılması hem Türk mutfağı için önemli bir gelişme, hem de gelecek nesiller için önemli bir miras bırakılması için altyapı oluşturacaktır. Bu bağlamda; bu çalışmanın amacı, bu ve bu gibi açıklıkların giderilmesine bir katkı sağlamaktır. Bu makalede dünyada ve ülkemizde gastronominin nasıl bu denli önemli bir hale geldiğini ve gastronominin nasıl ortaya çıktığını anlatacağız.

Gastronominin Kelime Anlamı Nedir?

Gastronomi kelimesi etimolojik olarak incelediğinde Yunanca kökenli olduğu görülür. Yunanca “gastèr” mide, “nomos” ise yasa anlamına gelir. Bu iki kelimenin birleştirilmesiyle oluşan “Gastronomie” kelimesi ise mide yasası yani yeme-içme bilimi anlamına gelmektedir. Bu teriminin halk tarafından bilinir hale gelmesi ve kullanılmaya başlanılması ise on dokuzuncu yüzyılda Fransa’da gerçekleşir.

Gastronomi Tarihi:

Bu terimin ilk kullanıcısı olduğu düşünülen Antik Yunan döneminde yaşayan Sicilyalı Yunan Archehestratus’tur. Bu terimi, M.Ö. dördüncü yüzyılda yazdığı Akdeniz Bölgesindeki gıda ve şarapları tanıttığı “Gastronomia” başlıklı kitabında kullanmıştır. Günümüzde bu kitaba sahip olmasak bile, yazılan başka kitaplarda bu kitaba yapılan atıfları görebiliyoruz. Bu dönemden sonra uzun süre gündeme gelmeyen ve unutulmaya yüz tutan gastronomi kelimesi, Fransız şair Joseph Berchoux’un Gastronomi ya da Tarladan Sofraya İnsan (Gastronomie ou L’Homme des Champs a Table) kitabı ile 1801 yılında tekrar gündeme gelmiş ve hatırlanmıştır. Joseph Berchoux bu kitabında gastronomiyi “nitelikli, güzel ve iyi yemek yeme sanatı” şeklinde tanımlamıştır. Bu kitaptan iki yıl sonra, Croze Magnan’ın Paris’te Gastronomi (Gastronomie a Paris) adıyla basılan kitabı ile beraber gastronomi kavramı bilinir hale gelmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Croze Magnan bu kitabında gastronomiyi “bütün şart ve yaşlarda tadılabilen sanat” olarak açıklamıştır. Böylece gastronomi kavramı hakkında olan görüşler artmaya ve bu alan zenginleşmeye başlamıştır.

Beslenme ve Yemek Tarihi:

Tarih öncesi çağlara bakıldığında ilk olarak Paleolitik Çağ’da avcı-toplayıcı topluluklar görülür. Bu topluluklar genel olarak bir bitkiyi tadarak yenilebilir veya yenilemez olduğuna karar veren topluluklardı. Bunun yanında protein gereksinimlerini karşılamak için leş yiyorlardı. Kendilerinden büyük, yırtıcı ve tehlikeli hayvanların avlarından artakalanları sıyırarak besleniyorlardı. Bu dönemlerde kesin olarak söyleyebiliriz ki, insanlar sadece yemek yemek zorunda oldukları için yemek yiyorlardı, herhangi bir bilince dayalı yemek yemiyorlardı. Yine bu dönem içinde Homo habilis ilk aletleri üretti. Bu ilk üretilen aletler yemek yeme ihtiyaçlarını karşılamak içindi. Homo habilis tarihteki ilk aletleri bir hayvan leşinden geriye kalan kemikleri kırarak içinde bulunun kemik iliğine ulaşabilmek için üretti.

Bundan sonraki dönemde ise Homo erectus’un ateşi bulduğu ve kullanmaya başladığı düşünülüyor. Fakat bu dönemde ateşin bulunması yemek pişirme veya yemek yapma bilincine erişildiğini göstermiyor. İnsanların bu bilince erişmesi ve yemek pişirmesi ise Paleolitik Çağ’ın sonlarına denk geliyor. Bu olaydan sonra gerçekleşen ve gastronomiyi en çok etkileyen bir diğer gelişme ise insanın yerleşik hayata geçmesi. Yerleşik hayata geçmeden önce yapılan ilk bitki üretim denemeleri günümüzden yaklaşık 30.000 yıl öncesinde Homo sapiens tarafından gerçekleştiriliyor. Fakat insanların yerleşik hayata geçmesi, ilk bitki üretim denemelerinden yaklaşık 18.000 yıl sonrasına denk geliyor. Bunun ardından ise yaklaşık günümüzden 12.000 yıl önce insanın yerleşik hayata geçmesiyle serüven noktalanıyor. Bu olaydan sonra, yerleşik hayata geçilmesiyle beraber aynı zamanda avcı-toplayıcılıktan üretimciliğe geçiliyor. Yine aynı dönemde çanak çömlek yapılmaya başlanıyor ve bu gelişmeler ile beraber yemek yapma ve pişirme anlamında da önemli adımlar atılıyor.

Modern Gastronomi Tarihi:

J. A. Brillant Savarin gastronomiyi beslenmeyle ilişkilendirilebilecek olan her şey olarak tanımlamıştır. Bu tanımıyla gastronominin ne kadar geniş bir kavram olduğuna vurgu yapan Brillant Savarin, gastronominin amacının aslında insanın kendini mümkün olan en iyi yola başvurarak koruması olduğunu savunur. 1825 yılında yazdığı “Lezzet Fizyolojisi ve Yüce Mutfak Üzerine” adlı eserinde besin olmaya eğilimli ve besin olarak tüketilebilecek olan her şeyi araştıran, sağlayan veya hazırlayan her insanın kesin kurallar etrafında yönetilerek bu amaca ulaşabileceği fikrini öne sürer.
Bu açıklamalardan sonra gastronomi terimi dünya çapında tanınmaya ve bilinmeye başlandı. Gastronominin hakkında birçok kitap yazıldı, dönemin ünlü dergileri gastronomi hakkında yazılar yazmaya ve gastronomiye dergilerinde köşeler ayırmaya başladılar. On sekizinci yüzyılın başından sonuna kadar gastronomi terimi birçok dergiye konu oldu. Gastronomi hakkında yazılan kitaplar birçok dile çevrilerek bu terimden tüm dünyanın haberdar olması sağlandı.

Gastronomi Nasıl Ortaya Çıktı?

Gastronomi kavramı tarih boyunca incelendiğinde; her millete, her ulusa göre değişen, farklı şekillenen bir kavram olduğu görülüyor. Her ülke kendi tarihine bağlı olarak gastronomiyi kendine göre şekillendirmiş, kendine göre tanımlamış ve kendine göre yönlendirmiştir. Bu bilgiler çerçevesinde gastronominin geçmişten günümüze farklı bölgelerdeki mutfaklarda; her mutfağın bulunduğu bölgenin sahip olduğu kültür, sosyal olanak, refah seviyesi gibi her bölgeye göre değişim gösteren, belirli kavramlar çerçevesinde evrimleştiğini görürüz. Bir ülkenin veya bölgenin mutfak kültürünü etkileyen bir diğer faktör ise o ülkenin tarihi boyunca geçirdiği işgaller, yaptığı savaşlar, hatta o bölgede kurulan ilk uygarlıklara kadar uzanan tarihidir.

Bu tarih her bölgeye göre değiştiği gibi her duruma göre de değişim göstermiş ve dünyayı etkileyen sonuçlar doğurmuştur. Tarih içinde gastronomi kavramı kimi zaman sanatın, kimi zaman gücün ve kudretin, kimi zaman ise ayrımcılığın temsilcisi olarak şekillenmiştir. Bu şekillenmeler ise dünyanın gastronomiye olan bakış açısının yanında aynı zamanda gastronominin de dünya üzerindeki etkisini göz önüne çıkarmıştır. Sonuç olarak gastronomi tarih boyunca her zaman yaşamımızın bir parçasıydı ve gelecekte de insan beslenmeye ve besine muhtaç olduğu sürece hayatımızın önemli bir parçası olarak karşımıza çıkmaya devam edecektir.

Gastronomi İlk Nerede Ortaya Çıktı?

Fransa’da ortaya çıkan ve burdan dünyaya yayılan gastronomi kavramı en çok Fransa’yı ve burda yaşayan insanları etkiledi. Hepimizin bildiği ve hakkında çok konuşulan “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler (Qu’ils mangent de la brioche)” sözü de yine bu tarihte, on sekizinci yüzyılda, Fransa’da söylendi. Bu söz hakkında bilinen iki tane kesin olan yanlış vardır. Bunlardan birincisi; sözün söyleyeni, kesin olarak bilinmemekle birlikte, herkes tarafından sanıldığı gibi o dönemin kraliçesi Marie Antoinette değildir. İkincisi ise; bu sözde ki “pasta” kelimesi pasta veya makarna anlamında değil, o dönemde Fransa’da soylular tarafından tüketilen “brioche” olarak bilinen bir tür çörek anlamında kullanılmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak aslında bu sözün iyi niyetli söylendiği düşünebilir, eğer ekmek istiyorlarsa ekmeğin en iyisinden verilmesi gerektiği savunulmuş olabilir.

Gastronominin Merkezi Fransa:

Fransa, insanların soylu ve burjuva olarak ayrıldığı dönemlerde gastronomi kavramı ile tanıştı. Bu sınıf ayrımı, soylular dışında kalan kesimin gastronomi kavramıyla tanışamamasına hatta yanlış tanımlamalarına neden oldu. Çünkü Fransa’da o dönemde halk gerçekten de kuru ekmek dahi bulamayacak bir durumda iken, gastronomi terimi güzel ve etkileyici yanını sadece saraydaki soylulara gösteriyordu. Bu durum gastronomi teriminin zaman içinde soylu sınıf ve burjuvalar arasında bir ayrım göstergesine dönüşmesine neden oldu. Bu dönemde saraydaki soylular zevk için yemek yiyor, mutfak kültürlerinin temellerini atıyorlardı. Soylular için iyi yemek ve iyi sofra zaman içinde bir vazgeçilmez haline geldi, hatta dinden sonra gelen en önemli olgu iyi yemek ve iyi sunum olarak bilinmeye başlandı.

Gastronomi bu dönemde sadece Fransa’da yaşayan soyluları ve burjuvaları ayırmadı, aynı zamanda ülkelere arasında da iyi sofra, güzel yemek ve göşterişli sunum güç göstergesi haline gelmeye başladı. Sarayların duvarlarını artık güzel sofra tabloları süslemeye başlamış, gastronomi sanat boyutuna taşınmıştı. Fakat bu gelişmeler sadece saray için geçerliydi. Halk bu bilgilerden habersiz gastronomiyi sadece bir ayrım göstergesi olarak görmeye devam ediyordu.

Fransız Devrimi’nin Gastronomiye Etkisi:

Halkın bu dönemde maruz kaldığı açlık ve kıtlık aslında sadece birkaç yıl sonra gerçekleştirmiş olacakları Fransız Devrimi için büyük bir altyapı oluşturuyordu. Nitekim birkaç yıl sonra Fransız devrimi gerçekleştirildi. Fransız Devrimi ile beraber gelen milliyetçilik, halkçılık gibi ilkeler ile beraber mutfak terimi her millet için önem kazanmaya başladı. Mutfak, saray içinden çıkıp halka ve tüm dünyaya yayıldı. Milletler artık kendi mutfaklarını da kendi kültürleri gibi görüp sahip çıkmaya, korumaya başladı. Bu gelişme gastronomi tarihi için büyük bir gelişmeydi. Fransız Devrimi sayesinde gerçekleşen en önemli gelişmelerden biri ise restoranların açılması oldu. Devrim gerçekleştikten sonra saray yıkılınca, sarayda çalışan aşçılar işsiz kaldı ve halka hizmet vermeye başladılar. Restoranlar önce Fransa’da daha sonra ise tüm dünyada yaygınlaşmaya başladı. Bu gelişme ile on dokuzuncu yüzyılın en önmeli gastronomi devrimi de gerçekleşmiş oldu.

Tüm bu gelişmeler sayesinde gastronomi halk ile buluştu. Gastronomi ve gurme gibi kavramlar halk arasında değer bulmaya başladı. Bu değerin ışığında birçok önemli gurme, gastronomi tarihi yazarı ve gastronominin günümüzdeki haline gelmesinde çok önemli etkisi olan kişiler yetişti. Gastronomi kültür olarak görülmeye başlandı ve devlet tarafından değer görmeye başladı. Devletler mutfak üzerine eğitim veren yerlerin sayısını arttırdı ve gastronomi eğitimine önem verildi. Soylular evlerini restoranlara çevirdi ve halka önderlik etti. Saray yıkılmış olsada, Fransa mutfak kültürünü kaybetmedi ve gastronominin tüm dünyaya açılan kapısı olmayı başardı. Bu dönemi halkın içinden biri olarak Grimod de la Reyniere, “Fransız Devrimi’nden sonra ortaya çıkan sosyal hiyerarşiyi yapılandırmanın ve meşrulaştırmanın bir yolu” olarak tanımlamıştır.

Avrupa Gastronomi Tarihi:

Fransa’dan dünyaya yayılan gastronomi kavramıyla beraber bir kavram daha yayıldı, bu kavram “ulus” kavramıydı. Avrupa’da ve tüm dünyada ulus olmak için üç temel şart oluşturuldu. Bunlar dil, din ve mutfak kültürüydü. Fransızların ardından ilk olarak İtalya kendine özgü ulusal bir mutfak oluşturdu. Ardından öncelikle Avrupa olmak üzere tüm dünya ülkeleri Fransa ve İtalya’nın ışığında kendilerine özgü ulusal mutfaklarını oluşturmak için adımlar atmaya başladılar. Avrupa içinde zaman geçtikçe ve gastronomi kavramı oturmaya başladıkça, aynı zamanda önem kazanmaya ve değer görmeye de başladı. Bir ülkenin ulusal mutfağı; o ülkenin kültürünü, gelişmişliğini ve sosyal refah seviyesini gösteren kavramlardan biri haline geldi. Bu bilgiler ışığında Avrupa’da bulunan bazı mutfakları inceleyelim.

İtalya Gastronomi Tarihi:

İtalyan mutfağında et ürünlerinden çok deniz ürünleri dikkat çeker. İtalyan mutfağı deniz ürünleri açısından dünyadaki en zengin mutfaklardan biridir. Çünkü İtalya coğrafi konumu nedeniyle üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır. Bunun yanında üzüm bağlarının ve zeytin ağaçlarının bolluğu nedeniyle zeytinyağı ve şarap üretimiyle de ön plana çıkar.

Rusya Gastronomi Tarihi:

Rusya, tarih boyunca birçok dinin ve birçok kültürün etkisi altına girmiş olan bir devlettir. Her dinin ve kültürün Rus mutfağı üzerinde bıraktığı etkiler günümüzde dahi görülebilmektedir. Bu nedenle günümüzde Rusya, mutfak kültürü bakımından birçok kültürün birleşim noktası olarak görülen bir mutfağa sahiptir. Örneğin, Zakuski günümüzde Avrupa’da oldukça yaygın olarak bilinen bir başlangıç tabağı kültürüdür. Zakuski yemeğinin tarihine baktığımızda ise bu yemeği aslında Rusların İskandinavya’yı işgali sırasında almış olduğunu görürüz.

Polonya Gastronomi Tarihi:

Polonya mutfağı, Fransız etkisi altında kalan bir mutfaktır. Polonya mutfağı tatlı üzerine gelişim gösteren bir mutfaktır. Örneğin Avrupa’nın ilk ve son hamurişi tatlısını Polonyalılar bulmuştur. Bu tatlı, günümüzde bölgemizde de bilinen “Şam Baba” tatlısının çok benzeri olan bir tatlıdır, tek fark üzerine dökülen şerbettir. Bu tatlı Polonya’dan dünyaya yayılmıştır. Özellikle Fransızlar bu tatlıyı alıp kendi kültürlerine katmışlardır.

Avusturya Gastronomi Tarihi:

Avusturya, iki tane çok ünlü yemeğe sahiptir. Bunların ilki kruvasan (croissant), ikincisi ise şnitzel (schnitzel) olarak bilinir. Bu iki yemekte Avusturya’ya işgaller ve savaşlar sırasında getirilen yemeklerdir. Kruvasan, Viyana kuşatması sırasında Türklerin işgaliyle beraber hilal şeklinde yapılmaya başlanmış bir çörektir ve o günden sonra da hilal şeklinde yapılmaya devam edilmiştir. Şnitzel ise on dokuzuncu yüzyıla kadar Milano’nun en meşhur yemeği olarak bilinen bir yemekti. Fakat Avusturya işgali sırasında Viyana’ya taşındı ve günümüzde şnitzel denilince aklımıza ilk Avusturya geliyor.

İskandinavya Gastronomi Tarihi:

İskandinavya ülkeleri yani Norveç, Finlandiya, Danimarka ve İsveç genel olarak geçmiş yıllarda büyük göçler alan ülkelerdir. Finlandiya mutfağı, daha çok Rus yemek kültüründen izler taşır. Çünkü Rusya Karelya’yı işgal ettiğinde nüfusun çoğunluğu her şeylerini bırakıp Finlandiya’ya göç etmişlerdir. Bunun yanında Danimarka mutfağı ise et ve patates ağırlıklıdır. Bunun sebebini, Danimarka’nın coğrafik konumu ve geçmişten süregelen alışkanlıkları oluşturmuştur. İsveç ise genel olarak deniz ürünleriyle bilinir. Çünkü coğrafik olarak buna bir yatkınlığı bulunmaktadır. Ayrıca İsveç mutfağı Türk mutfağından çok etkilenmiş bir mutfaktır. İsveç kralı 12. Karl, o zamanlar Osmanlı’ya sığınmış ve beş yıl orada yaşamıştır. Ülkesine dönerken ise İzmir köfte ve etli lahana sarmayı da yanında götürmüştür. Günümüzde lahana sarması İsveç’in milli yemeğidir. Köfte ise hepimizin bildiği gibi tüm IKEA mağazalarında “İsveç köftesi” olarak satılmaktadır.