Papaz Bize Ticaret Öğretiyor.

Bir gün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah oluyor…

Biri temiz pak nur yüzlü, diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten…

Temiz, pak olanın önünde bir yazı; “ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım edin.”

Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var; “Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var.”

Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar…

Haftalarca böyle sürüp gidiyor bu iş…

Sonunda papaz Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki;
“Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar.”

Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor; “İşittin mi Salomon? Papaz bize ticaret öğretiyor”…

Yani, ilk bakışta bize taban tabana zıt gelen seçenekler arasında, hayal bile edemediğiniz bağlar olabilir…
Siyaset de böyle olmuş. İçerideki pazarlıkları bilmeden bizler saf düşüncelerle vatan millet derdindeyiz.

“Siyasetçiler ve bebek bezleri sık sık değiştirilmeli, aynı sebeple!”

Mark Twain

Türk Usulü İhale Düzeni

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı beyaz sarayı boyama işi için ihale düzenlemiş…

Çinli Şirket 3 milyon teklif vermiş…

Avrupalı 5 milyon demiş…

Bizim beşli çetede ihaleye girip 10 milyon teklif atmış…

Çinliye sormuş başkan… Nasıl olacak diye? Çinli 1 milyon malzeme 1 milyon işçilik 1 milyon da kar demiş…

Avrupalı 2 milyon malzeme 2 milyon işçilik 1 milyon da kar demiş…

Başkan bizim beşli çeteye sormuş? Siz nasıl yapacaksınız? Bizimkilerin cevabı… 4 milyon sana… 3 milyon bize… 3 milyonda işi yapacak Çinlilere…

İşte bu bizim ihale düzenimiz…

Tereyağcı Kadın

Kimsesi olmayan yaşlı kadın, tereyağı yapıp bakkala günlük olarak satıyordu. Ancak bakkal tereyağını hiç tartmıyordu. Bir gün aklına bir şüphe düştü ve kadının getirdiği yağı tartmaya karar verdi.

1 kg olarak olarak aldığını sandığı tereyağın aslında 900 gram olduğunu görünce çok sinirlendi. Ve ertesi gün kadın dükkana gelince bakkal, “Bir daha senden tereyağı almayacağım.” dedi.

Yaşlı kadın üzülerek, “Efendim bir yanlışım mı oldu?” diye sordu.

Bakkal, ”Senin bana verdiğin yağ 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın?” dedi.

Bunun üzerine kadın “Efendim benim terazim yok, daha önce sizden 1 kilo şeker almıştım onu tartı olarak kullanıyorum.” dedi.

Tabi bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

Kadavra Fıkrası / Doktor Dikkati

Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler.. Profesör dersine başlar.. ‘Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir, ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır..’ Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür.. ‘Hadi bakalım şimdi sizler de aynı şeyi yapınız..!’ Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonra da emerler.. Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür; ‘Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir’ der ve devam eder; ‘Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm..’ Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz..!’

Neymiş..?

Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak boku yeriz !..

Al Sana Osmanlıca

Osmanlıca meraklısı bir Edebiyat öğretmeni,


Öğrencilerinden, sürekli Osmanlıca konuşmalarını, sorulara Osmanlıca cevap vermelerini istiyormuş.


Soğuk bir kış günü öğretmen sınıfın ortasında dolaşarak ders anlatmaya başlamış.
Bir ara yanan sobaya, arkasını dönmüş ve sobadan sıçrayan kıvılcım eteğini tutuşturmuş.


Parmak kaldırıp söz isteyen öğrenci;

Efendim arka cenahızdaki sobanın derunundaki parçe-i nardan kopan bir şerare şahsınız istikametine tevcihlenerek eteğinize sirayet etmiş ve dahi modabınıza intikal etmek üzere revan olmaktadır.


Öğretmen, öğrenciyi anlayıncaya kadar geçen sürede arkasında artan ısının etkisiyle paniklemiş ve;
Evladım, ne uzatıyorsun, şuna, “götün yanıyor” desene doğrudan !..

Savunma Hakkı

Tam yedi kişiyi öldürmüş, sekizinci cinayeti işlerken, polisler suç üstü elinde silahla yakalamışlar.
Caniyi suç üstü mahkemesine çıkarmışlar.

Hakim “Söylemek istediğin birşey varmı, anlat oğlum” demiş.

“Avukatımı istiyorum sayın hakim” demiş .

Hakim sinirlenmiş, uzun bir bekleyişten sonra. “Lan oğlum 7 kişiyi öldürmüşsün sekizinciyi öldürürken suçüstü yakalanmışsın, avukatın ne diyecek, bu durumda”

“Valla, ben de onu merak ediyorum sayın hakim”

Ağlama Duvarı

Kudüs’e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir musevinin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini farketmiş.
Haftalarca aynı manzarayı görünce dayanamamış gazeteci.
Bu adamla konuşmayı denemiş:

-Sizi her gün dua ederken görüyorum…

Adam cevaplamış:

-Evet, sabahları gelir, dünya barışı ve kardeşlik için dua ederim… Öğleden sonraları gelir, yeryüzündeki acıların ortadan kalkması ve bütün insanların refaha kavuşması için dilekte bulunurum…

– Ne kadardır sürüyor bu?

– Tam 25 yıldır…

– Bunca yıl sonra nasıl bir duygu var içinizde ?

– Sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu!…