Bağlama

BAĞLAMA NEDİR ?

Bağlama ve Ailesi sazlarını tanıyabilmek için önce bu sazların atası olarak bilinen KOPUZ`un tanınması gerekiyor.

İnsanlar, su kabağının üst kısmına ince deriler gerdirip sap ilave etmişler ve kiriş tellerini deri üzerinden geçirmek sureti ile sesin daha net çıkmasını sağlamıslar. Yay ile çalınanlara “IKLIĞ” parmak veya mızrap türünden maddelerle çalınan türlerine de “KOPUZ” adını vermisler.

IKLIĞ yaylı sazların, KOPUZ ise mızraplı sazların atası olarak bilinmektedir. Kopuz, sonraları su kabağı yerine armudumsu şekilde ağaclardan oyularak yapılmış, üzerine yine deri gerilmiş, kiriş teller takılarak uzun yıllar çalınmış, daha sonraları da derinin yerini ağaç (göğüs-ses tablosu), kiriş tellerinin yerini ise metal teller almıstır.

Mızraplı sazların atası alarak bilinen Kopuz, Türklerin en eski sazlarından biridir. En az 1500 yıl kullanılmış olan bu ünlü mızraplı saz, bugün yerini Anadolu`da bağlama ve ailesi sazlarına bırakmış olmakla beraber, Orta Asya ve Sibirya Türkleri tarafından halen kullanılmaktadır. Bağlamanın ses sahası 2,5 oktav olup, ses tablosu üzerine yapıştırılan ilave perdeler ile ses sahası 3 oktava kadar da çıkarılabilir. Bağlama ailesi sazlarını büyükten küçüğe aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

MEYDAN SAZI:
Meydanlarda çalınmasından dolayı Meydan Sazı denilmistir. 12 teli bulunması nedeniyle bazı yörelerde 12 telli sazda denilmektedir. Meydan sazı bağlama ailesinin en büyük sazıdır. La sesine akort edilir. Form boyu 52,5cm, sap boyu 70cm, tel boyu 112cm, form eni ve derinliği 31,5cm dir. En ince teli 0,35 – 0,40 numaradır. Çoğunlukla kalın bam telleri kullanılır.

DİVAN SAZI:
Meydan sazından biraz daha küçüktür. Dokuz telli yada yedi telli olarak kullanılabilir. Meydan sazından dört ses daha tiz akort edilir. Form boyu 49cm, sap boyu 65cm, tel boyu 104cm, form eni ve derinliği 29,5cm dir.

ÇÖĞÜR:
Divan sazına yakın büyüklükte 9 ile 6 tel takılmakta ve 15 kadar perdesi bulunmaktadır. Akordu alt iki tel (La), orta iki tellerin birisi (La) diğeri ise (Re), üst teller ise (Sol) sesine akort edilir. Çöğür ile; Nefes, Ayin ve Semai gibi havalar çalınır. Bugün daha çok curası kullanılmaktadır. Çöğür Curası, çöğürün bir oktav daha tizi ve küçüğüne denir.

BAĞLAMA:
Adını alan ailenin temel sazıdır. 17-24 perdesi vardır. Meydan sazından bir oktav, Divan Sazından ise beş ses daha tizdir. 6-9 tel takılır. Alt telleri(La) sesine akort edilir. Düzen değişikliklerinde orta ve üst tellerin akortları değiştirilir. Form boyu 42cm, sap boyu 55cm, tel boyu 88cm, form eni ve derinliği 25cm dir.

Bağlama, yapım itibarı ile sert ve zamanla şekil değiştirmeyen ağaçlardan imal edilir. Bunların yumuşak ağaç olmalıdır. Genellikle Dut, Gürgen, Kestane, Ardıç, Karaağaç, Ceviz gibi ağaçlardan yapılır.

Göğüs bölümünde kullanılan ağaçlar ise akustiği daha güzel elde etmek için Köknar, Çam, Ladin gibi ağaçlarlardır.
Bağlamanın sap kısmında ise Gürgen, Ak Gürgen, Ardıç veya Ceviz gibi sert ağaçlar kullanılır
Bağlamada ses çıkarabilmek için gövdesini sağ dizimizin üzerine koyar ve mızrapla (tezene) tellere dokunuruz. Perdelere basarakta değişik nota seslerini elde ederiz.
Bunun yanında bağlamanın tellerini çeşitli seslere göre ayarlamaya Düzen denir. Düzenler bir ezginin bağlamadaki gerek tavır ve gerekse çalınış özelliğini ifade eder. Aynı ezgiyi başka bir düzenle icra edebildiğimiz halde esasen ahengi değişir. Bazı ozanlarımız kendilerine göre düzenler kullanmışlardır. Zaten düzen adlarının bir kısmının ozanlarımızın isimlerini aldığını görmekteyiz.

Bağlama ‘ da düzenleri yedi ayrı şekile ayırabiliriz :

  • 1. Normal Düzen ( Bozuk Düzen veya Kara Düzen dendiği de görülmektedir )
  • 2. Bağlama Düzeni ( Aşık Veysel Düzeni veya Veysel Düzeni dendiği de görülmektedir )
  • 3. Misket Düzeni
  • 4. Fidayda Düzeni
  • 5. Müstezad Düzen,
  • 6. Abdal Düzeni ( Bazlak veya Avşar Düzeni dendiği de örülmektedir )
  • 7. Cura Düzeni

BOZUK:
15-18 perdesi vardır. Üçerli gruplar halinde 9 tel takılır. Bağlama ebatlarındadır. Ortaya iki sarı ve bir ince çelik tel, üste ve alta ise birer kalın sarı ve ikişer çelik tel takılır. Sarı teller çelik tellere göre bir oktav daha pest akort edilir.

Genellikle Güney ve Ege yörelerimizde bozuk olarak bilinir ve çalınır. Bozuk düzeni oldukça yaygındır. Akortları ise alt(La), Orta(Re) ve üst (Sol) seslerine düzenlenir.

AŞIK SAZI:
Aşıkların ( Halk Ozanlarının ) çalmış oldukları bağlamaya aşık sazı denilmekdetir. Normal bağlamaya göre sapı daha kısadır. 13-15 perdesi vardır. Dip perdesi (Re) değil Do`dur. 6-9 telli olarak kullanılır.

TANBURA:
Bağlamadan daha küçüktür. Divan sazından bir oktav tizdir ve divan sazının curası olarak bilinir. Bağlamadan da dört ses daha tizdir. Alt(Re) orta(Do) seslerine akort edilir. Form Boyu 38cm, sap boyu 50cm, tel boyu 80cm, form eni ve derinliği 22.8cm dir.

CURA:
Bağlama ailesinin en küçük sazıdır. 7-16 perdesi 3-6 teli bulunmaktadır. Genellikle altı tellidir.Üç tek telli veya allta iki, ortada iki, üstte ise tek telli olanlarının yanı sıra iki telli olanlarıda vardır. Bağlama ve Bozuk düzenlerine akort edilir. İki telinin akort düzeni alt tel(La) üst tel(Re) dir.

BAĞLAMA CURASI:
La sesine akort edilir. Bağlamadan bir oktav tanburadan ise beş ses tizdir. Form boyu 26,5cm, sap boyu 35cm, tel boyu 56cm, form eni ve derinliği 15,5cm dir.

TANBURA CURASI:
Re sesine akort edilir. Tanbura`dan bir oktav, bağlama curasından dört ses daha tizdir. Form boyu 22,5cm, sap boyu 30cm, form eni ve derinliği 13,5cm dir.

BAĞLAMA’NIN BÖLÜMLERİ:

* GÖVDE:

  • Tekne denilen bu kısım armudi biçimindedir.
  • Genelde tekne dut ağacından oyularak yapılır.
  • Ayrıca kestane, meşe ve kayın (gürgen) hatta kavak ağaçları da kullanılır.
  • Fakat günümüzde dilimler halinde yapıştırılarak yapılan tekneler (yaprak saz) daha çok kullanılmaktadır.

* GÖĞÜS:

  • Teknenin üzerine yapıştırılan tabla, sık elyaflı ağaçlardan yapılır. (Kızılçam, ladin, köknar gibi).
  • Tek parça olabileceği gibi, kenarlara başka renkli ağaçlar da konulabilir.

* SAP:

  • Sazın perdelerinin bulunduğu kısımdır.
  • Sert ağaçlardan yapılır.

* PERDELER:

  • Sapa bağlanan, notaların yerlerini belirleyen misinalardır.
  • Sap üzerinde 7 ile 30 arasında bulunur.

* BURGULAR:

  • Bir ucu alt eşiğe bağlanan tellerin üst kısımda bağlandığı sapın uç kısmındaki deliklere yerleştirilen bir nevi makara işlevi gören özel şekil verilmiş tahta parçacıklarıdır.Tel uçlarının sarılı bulunduğu kulak olarak da isimlendirilen burgular, çevrilmek sureti ile tellerin gerginliğini, gevşetmek ya da arttırmak vazifesini görür. Akort işlevini gerçekleştirmeye yarar.

* ÜST EŞİK:

  • Burgulardan gelen tellerin, sap üzerinde eşit aralıklarla ve belli yükseklikte tutulmasına yarar.
  • Genellikle sert ağaçtan sap üzerine oyularak takılır.

* ORTA EŞİK:

  • Sap üzerinden gelen tellerin tellerin, göğüs üzerinde eşit aralıklarda ve belli yükseklikte durmasını sağladığı gibi telin titreşimini de göğüs vasıtasıyla tekneye iletir.
  • Göğüs üstüne yapıştırılmaz.
  • Gergin tellerle göğüs arasına sıkıştırılır.

* ALT EŞİK:

  • Adına tarak da denen tellerin tekneyle bağlandığı sert ağaçtan yapılı kısımdır.

* TELLER:

  • Eskiden at kılı ve bağırsaktan yapılan teller şimdi çeliktir.
  • Orta ve büyük boy sazlarda düz tellerin yanında sırma tellerde kullanılmaktadır.
  • Kısa sap (çöğür saz) ta tel sayısı ve kalınlıkları şöyledir:

– Alt teller; iki adet 0,18mm çelik tel ve bir adet ince sırma tel olmak üzere 3 tanedir.
– Orta teller; 2 adet 0,28 veya 0,30mm çelik tel
– Üst teller;1 adet 0,18mm çelik tel ve bir adet kalın sırma tel.Toplam tel sayısı 7 tanedir.

  • Uzun sap bağlama da tel sayısı ve kalınlıkları:

– Alt teller; iki adet 0,20mm çelik tel ve bir ince sırma
– Orta teller; Kısa sapla aynıdır.
– Üst teller;1 adet 0,20mm çelik tel ve bir adet kalın sırma. Toplam tel sayısı 7 tanedir.

Bağlama’nın Anadolu Kaynakları

Uluslararası çalgı sınıflandırma sistemine (Sachs-Horbostel) göre bağlama, “uzun lutlar” (long-luthes) sınıfına girmektedir. Yapı olarak, sap boyuna göre daha küçük bir gövdeden oluşan bu tip çalgıların, oldukça uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Bu geçmiş içinde başlıca Anadolu, Orta doğu ve Asya kaynakları öne çıkmaktadır.
İngilizce “luth” adı, Arapça “el-ud”dan gelmektedir. Endülüs kültürü aracılığıyla bu isim Avrupa kültürüne geçmiş ve luth, lauta, lauda gibi adlara dönüşmüştür.

Uzun saplı lutların tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir.
Özellikle MÖ. 2. binden başlayarak, daha küçük yapıdaki uzun saplı lutlar, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve Doğu Asya’da bulunmuştur.

Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Mısır’ da görülmektedir. Bunlar sapın uç kısmına doğru sivrilerek uzayan örneklerdir. Ayrıntılı resimler üzerinde açıkça görülebilmektedir ki, çalgı, üzerine bağlanmış bir mızrap veya çalanın bileğine bağlanmış bir tel aracılığıyla çalınmaktadır.
Bağlama benzeri çalgıların Anadolu’da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi’ne aittir. Ayrıca, Zincirli ve Kargamış’ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi’ne ait çeşitli kabartma taş levhalar üzerinde de bu tip çalgılara rastlanmıştır.Bu tür çalgıların Frigler, Lidyalılar ve Urartularda da kullanıldığı bilinmektedir.

Bizans döneminde, 5. yya ait mozaikler üzerinde, “pandura” adı verilen, üç telli ve perdesiz örneklere raslanmaktadır. Bu mozaik Selçukluların Anadolu’ya gelişinden önce de, bu tür çalgıların Anadolu’da kullanılmakta olduğunun bir göstergesidir. L. Picken’a göre, uzun saplı lutların asıl kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgılar, olasılıkla 2500 yıl önce Asya’ya geçmişti. Çünkü 2. ve 3. yylarda, benzer çalgılara Çin’de de rastlanmaktaydı.

Bağlama benzeri çalgıların batıya yeniden getirilişlerinde, Türkler’in aracılığı etkili olmuştur.Asya Türkleri arasında, bağlamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kırgız Türklerinin yerleşim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuştur. İki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalgının perdeli örneklerine günümüzde “dutar (ikitelli)” denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, bağlama tipli telli çalgılara “kopuz” yada “komıs” adını vermektedir. Asya kopuzlarında, tel sayısı ikiden fazla olanlara da (tanbura anlamında) “dambra” yada “dombra” denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgılara “pandur” demektedirler. Bu ilişki ve benzerlikler, “pandura” ile “tanbura” arasındaki yakınlık ve yaygınlığa da dikkatimizi çekmektedir.

Günümüzde özellikle Balkanlardan başlayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya’ya uzanan bölgede karşımıza çıkan bu tür çalgıların yayılmasında, Osmanlı Türkleri’nin de etkili olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde Balkanlar’daki uzun saplı çalgı kültürünün yaygınlaşmasında ve genel anlamda “batıya doğru olan yayılma”da, Osmanlıların iskan politikalarının etkili olduğu anlaşılıyor.

Anadolu’da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeşitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının “yerli”liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıştır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyuta göre, çalındığı akorda ve hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar yaygındır. Önceleri “ikitelli”den “onikitelli”ye kadar değişen ve tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, bu dönüşümün tipik örnekleridir. Bağlama, bozuk gibi adlar, hem özel bir tür, hem de bir akort bildirmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi örnekler, çalgının, mekansal büyüklüğüne de çağrışım yapan adlamalara örnektir.

Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel gelişimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların başında, halk ozanlarının şiirleri gelmektedir. Yunus Emre (XIII.yy)’den başlayarak, kopuz, çeşte (şeştar-altıtelli), tanbura, cura, saz, bağlama, çögür gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kaygusuz Abdal (XIV.yy), Pir Sultan Abdal (XVI. yy), Kazak Abdal (XVI.yy), Köroğlu (XVI.yy), Karacaoğlan (XVII.yy), Dadaloğlu (XIX.yy), Dertli (XIX.yy), Aşık Veysel (XX.yy) gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaşan bu sadık dost için, şiirler söylemişlerdir.

Ali Ufki (XVII.yy), Kantemiroğlu (XVIII.yy) gibi Osmanlı Saray hizmetinde bulunmuş hristiyan kökenli Avrupalı tutsaklar, o dönemin müzik ve çalgılarıyla ilgili önemli bilgiler vermektedirler. Özellikle tanbur, şeştar gibi isimlere onların eserlerinde de rastlanmaktadır.

Önemli bir başka kaynak olarak, yabancı gezgin ve resmi görevlilere ait seyahatnamelerin kayda değer gözlem ve bilgiler içerdiği görülmektedir. XV. yydan itibaren gelişmeye başlayan ancak özellikle XVII. yydan sonra yoğunlaşan bu kaynaklarda da, saz kültürüne ilşkin pekçok bilgi elde etmek mümkündür. Nicholay (XVI.yy), Blainville (XVIII.yy), Fonton (XVIII.yy), Toderini (XVIII.yy), Vileatteaou (XIX.yy) gibi yabancı gezginlerin yanısıra, yerli gezginlerin en öenmlisi olan Evliya Çelebi (XVII.yy), ‘den de telli çalgılarımıza ilişkin bilgiler derlenebilmektedir.

Bağlama benzeri çalgıların günümüzde yaygın olduğu bölgelere bakıldığında, bunların antik dönemlerdeki dağılımla hemen hemen örtüştüğünü görmekteyiz. Tarihsel gelişmenin etkileriyle yayılmanın yönünün, daha çok doğudan batıya doğru olduğu söylenebilir. Özellikle lut – lavta türlerinin, Avrupa Ortaçağ ve Rönesans müziklerinde önemli bir rol üstlendiği görülüyor. Minnesaenger, meistersinger, troubadour gibi adlar alan, Ortaçağ’ın gezgin şair-besteci müzisyenlerinin büyükçe bir bölümü, şarkılarını lavta eşliğinde söylemekteydiler. Batıda Barok dönemde de gözde olma özelliğini sürdüren lut – lavta müziği, Klasik Dönem’le birlikte önemini kaybetmeye başlamıştır.

Günümüzde, bağlama benzeri çalgıların hala oldukça geniş bir ülkeler coğrafyası içinde kullanılıyor olduğunu görüyoruz. Uzakdoğudan Asya kültürlerine, ortadoğudan Anadolu’ya, Balkanlardan Akdeniz kültürlerine hatta Latin kültürlerine dek, çok değişik form, ölçü ve adlar altında kullanılan bağlama benzeri çalgıların, farklı kültürlerden insanlarla olan ilişkisinin daha uzun yıllar, gelişerek devam edeceği görülmektedir. Halk müzikleri içinde de çoğu ülke için, bu aileden çalgılar, vazgeçilmez bir değer taşımaktadır.

Bağlamanın Tarihçesi ?

Anadolu müziğinin hem müzikal, hem felsefi hem kültürel açıdan ifade eden enstrüman hangisidir diye sorulsa, şüphesiz ki cevap bağlama olurdu. Anadolu halk müziği sazları içinde ‘’ telli-tezeneli ‘’ sazlar sınıfına giren bağlama, hem birçok ayrı boyda sazdan oluşan geniş bir ailenin genel adı, hem de bu ailenin bir ferdinin adıdır.

Bağlamayı tarihsel süreç içinde incelediğimizde, adı ilk olarak Dede Korkut hikayelerinde geçen kopuza kadar varır. Yaklaşık 2000 yıllık bir geçmişi olan ve birden çok telli saz türünü kapsayan kopuz, Orta Asya’daki Türk boyları tarafından tıngırdatılmış ve yine onların eliyle Anadolu’ya gelmiştir.

Uluslararası çalgı sınıflandırma sistemine göre bağlama ‘’ uzun lutlar ‘’ sınıfına girer. Uzun saplı lutların tarihsel olarak ilk görüldükleri kaynak, milattan önce 3000 yılına ait olan Akad devrinden kalma silindir mühürlerdir. Bilhassa milattan önce 2000 yılından başlayarak, daha küçük yapıdaki uzun saplı lutlar, Mezopotamya, Doğu Akdeniz ve Doğu Asya’da bulunmuştur. Bu türlerin bilinen en eski örneklerinin milattan önce 1730 – 1580 arasında Mısır’da görülmesine şaşmamak gerekir. Araştırmacılar da zaten ‘’ Mısır olmasa şaşardık ‘’ demişlerdir.

Bağlamaya benzeyen çalgıların Anadolu’da bulunan en eski örneklerine ise milattan önce 1680 – 1375 tarihleri arasında Eski Hitit döneminde rastlanmaktadır. Bu çalgılar Frigler, Lidyalılar ve Urartular da çalmışlar, arada bir de ‘’ Küçük yaşya aldım sazi eelimee..’’ gibi türküler söylemişlerdir.

Bağlama benzeri çalgıların Batı’ya girişlerindeki en büyük pay şüphesiz ki Türklerindir. Bu çalgıların ilk örnekleri Kırgız Türklerinin yerleşim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuştur. Anadolu’da bağlama ailesi çalgıların envai çeşitte olması ve hemen her yörede kullanılması, bu çalgının ne kadar yerli olduğunun da bir göstergesidir.